İçkin Ve Aşkın
İnsanlar evrime yön verebilir mi? Soru bu… Ancak bu gibi soruların her ne kadar bilimsel ve evrimsel temelde cevabı olsa da daha çok felsefi bir temelde ele alınması gerektiğini düşünenlerdenim.
Burada elbette bir bilimsel kriter, tespit veya açılıma gitme gibi bir niyetim yok. Sadece akıl yürütme üzerinden ve fakat bilimin temel ilkelerine de sadık kalarak bir açılıma gitmek isterim.
İnsan evrime yön verebilir mi?
Bu soru ilk bakışta çok olağan ve mantığa uygun gelebilir. Fakat insanı tanımlamaya ve onun tür olarak evrimsel gelişimini sermeye başladığımız , hele ki evrimi layıkı ile ve kapsama alanı itibarı ile çerçevelemeye kalkıştığımız an; aslında evrim ve doğanın da ötesinde evren ve evreni kavrama aracımız olan bilimsel metodun kendisini rehber edindiğimizde, karşımıza çıkacak temel ayıraç, aynıları aynı yere, ayrıları ayrı yere konumlandırma ayıracıdır.
Bu temel ayıraç içkin ve aşkın kavramlarında varlığını ortaya koyar. İçkin; bir bütünün önemli, önemsiz parçası olup tek başına bütünü tarif etmeye muktedir olmayan, aşkın ise; o bütünün ötesine de sirayet edebilen ve alt kümesini kapsayandır.
Dolayısı ile türümüz, gezegenimiz ve gezegenimizin evrimsel süreci itibarı ile bu sürecin aşkını değil içkinidir. Ve dolayısı ile ne yaparsa yapsın, onu aşkın olan evrimin içindedir.
Evrimsel süreçleri görece etkiliyor, yönlendiriyor veya değiştiriyormuş gibi bir seyir izlemesi dahi türümüzün evrimsel sürecinin bir parçasıdır ve onu evrimin üstünde bir aşkın yapmaya muktedir değildir. Hala bu doğanın ve evrimin yasalarına tabidir ve evrime yönelik her tür müdahalesi yine ve yeniden onu var eden ve sürekli kılan doğanın insafına bağlıdır.
Bugün için buna nokta koymak basit bir meteora veya hali hazırda devam edegelen küresel ısınma gibi akla ziyan basitlikte bir iklimsel değişime bile bağlı olabilir. Dünyamızın eksen değişikliği, güneşimizin iç dinamiklerindeki değişim, galaksimizin devinimi, evrenimizin olası sürprizleri cabası…
Çok önemliyiz. O kadar çok önemli ve vazgeçilmeyiz ki; bir solucan kadar… İşte bunu bilince çıkarabildiğimiz an, kibrimizi aşıp, işte o an evrim bize şapka çıkarmayabilir fakat onunla aynı yolda buluşabiliriz… Fakat o güne kadar yaptığımız ve yapacağımız her şey, bana göre “kıçıyla inatlaşanın altına yapmasından ibaret olacak.”
Bu, türümüzün kültürel gelişmişlik seviyesinin evrimin işleyişine etki etmeyeceği anlamına gelmez. Ancak bu etki bir zamanlar dinozorların milyonlarca yıllık egemenliğinin etkisinden farklı ele alınamaz. Çünkü evrim bir sabit değil, aksine devinimin canlılığa izdüşümünün ta kendisidir ve sadece etkiyen değil etkilenendir de. Tıpkı evrenimizin, ihtiva ettiği her şeyin karşılıklı etkileşiminin ürünü ve ta kendisi oluşu gibi… Sevgiyle…
Kaynaklar
- Friedrich Engels. (2016). Doğanın Diyalektiği. Yayınevi: Yason Yayınları. sf: 356.
- Charles Darwin. (2016). İnsanın Türeyişi. Yayınevi: sol ve onur yayınları. sf: 292.