Şark Kurnazlığı…
Bir şeye inanma ihtiyacı ile bir dine veya inanca inanma ihtiyacı aynı zaman diliminin, aynı düzlemin ve aynı gerekçenin ürünü değildir.
İnsan zihni için boşluk belirsizliktir. Belirsizlik kaygı vericidir. Kaygı verici olan dikkat dağıtır. Dikkat dağıtan ölümcüldür. İlksel atalarımızı inanca yönelten ve belirsizliği, dolayısı ile kaygıyı, dolayısı ile dikkat dağıtıcıyı ve dolayısı ile ölümcül olanı devre dışı bırakma arayışı bundandır. Fakat bununla sınırlı değildir.
Genelde buna bel bağlayıp bunu amentü bilenlerin hepsine bakın, hep bir şeyleri görmezden gelme, yok sayma ve öteleme, manipüle etme derdindeler: Akıllı insanın yaptığı şeyi, soru sorma ve sorduğu sorulara cevap arama arayışı… Bu ikinci alternatiftir. Ki herkes adı gibi bilir ki bunun tam olarak karşılığı kuşkudur ve bilimin ebesidir. Ki herkes bilir ki bunun karşılığı akıl yürütmedir ve neticesinde açığa çıkan deney, gözlem ve bilimsel veridir.
İşte bu disiplin bize bir şey söyler: Her şey zamanla bilinebilir. Akıllı insan kafası karıştığında var olana onay vermez cesurca soru sorar. Her şey değişir ve dönüşür. Evren zıtların birliğinin ve çatışmasının nüvesidir. Bilimsel kuşku yaşamın ve aklın temel besinidir. Bugün için ne ve neden olduğunu bilmediklerimizi bir sabite bağlamak akla yatkın değildir.
Türümüzün tarihi aksi yönde ve akıntıya karşı kürek çekme olarak niteleyebileceğimiz bu efsaneleri çürütmenin tarihidir. İşte buna diyalektik materyalizm adı verilir. Ötesinin adı ise “patron sensin, ötesi bizi aşar abi” diyen metafiziğin alanıdır ve bu güne kadar türümüzün yarattığı medeniyete zerrece katkısı olmamıştır, eksileri cabası… Düşünme, sorma, sorgulama, arama, araştırma, sadece inan diyen...
Bir şeyin çoğunlukça makbul ( kabul edilen) olması makul (akla yatkın) olması demek değildir… Sevgiyle…