Instagram akışından tut, YouTube'un o en olmadık duraklatma anı reklamlarına –hani tam da "şimdi ne olacak?" dediğin yerde patlayan cinsten– hatta o pek bir ‘elit’ geçinen paralı yayın platformlarına kadar her yerde suratına şaplak gibi inen bu reklam tufanı var ya, işte o, gözünü para hırsı bürümüş dehaların icat ettiği, sürekli ‘evrilen’ (evrim kelimesine hakaret resmen) gelir kapısı yaratma stratejileriyle, beynimizi fritözde kızartacak cinsten reklam teknolojilerinin (ad-tech enablement) pek bir ‘ahenkli’ dansının sonucu.
Eh, bu zamazingolar artık her eve, her cebe girdikten sonra (abone doygunluğu denen o tatlı sona ulaştıktan sonra yani) ve her yeni ‘kurbandan’ tırtıkladıkları marjinal gelir üç kuruşa düşünce, ne yapsınlar? Mecburen, mevcut ‘sağmal inek’ başına düşen ortalama geliri (ARPU) şişirmek için ya bedava ama reklama boğulmuş Reklam Destekli Beyin Yıkama Modellerine (AVOD) ya da ‘hem para ver hem reklam izle, ne kadar tatlı değil mi?’ dedirten hibrit sistemlere dört nala sarılıyorlar.
Bu ‘muhteşem’ tabloyu daha da şenlendiren şey ne mi? Tabii ki, ruhunu şeytana satmış programatik reklamcılık ekosistemlerinin ve senin en zayıf anını kollayıp (benim de işim gereği veri topladığım oluyor ancak en azından ben bunu dile getirebiliyorum 😂), tam da o an ihtiyacın olmayan şeyi sana ‘kişiye özel’ diye yutturan dinamik reklam yerleştirme (DAI) teknolojilerinin ortalığı kasıp kavurması. Bu sayede, sen ve senin gibi milyonlarca masum kullanıcı, adeta laboratuvar faresi gibi mikronluk seviyede fişlenip (hyper-granular audience segmentation), o anki ruh halinden tut da dün gece ne yediğine kadar analiz edilerek reklamverenlerin önüne meze ediliyor. Böylece reklam doluluk oranları ve onların cebine giren bin gösterim başına gelirler (CPM/RPM) de arşa değiyor tabii, senin sabrın ise yerin dibine.
Özetle, o ‘akıllı’ dedikleri algoritmalar, senin bir oturuşta ne kadar reklam yükünü (ad load) kaldırabileceğini ve beynine kaç reklamın (impression frequency) kazınabileceğini hesaplamak için 7/24 mesai yapıyor. Senin her tıklamanı, her beğenini, hatta imleci nerede gezdirdiğini bile emen o davranışsal verilerini (behavioral data) ve pek bir ‘zeki’ makine öğrenimi modellerini (machine learning models) kullanarak –evet, tam da o nefes almak için videoyu durdurduğun o kısacık anlar da dahil olmak üzere– sana en ‘uygun’, yani en çok parayı getirecek reklamı yapıştırmak için resmen ant içmiş durumdalar.
Neden mi bütün bu curcuna? Çünkü bu pek ‘adil’ dijital ekonomide, platformlar o ağız sulandıran milyar dolarlık dijital reklam pastasından aslan payını kapmak ve ‘aman efendim ne kadar da pahalı’ dedikleri içerik tedarik ve operasyonel masraflarını (ki bu masrafların bir kısmı da sana daha çok reklam göstermek için yapılan yatırım aslında) bir şekilde senin cebinden çıkarmak için birbirlerini yiyorlar. Haliyle, senin o değerli vaktinin her bir atomu, onlar için yeni bir sağmal inek fırsatı (monetization opportunity) demek oluyor. Sen keyfine bakarken, birileri de senin üzerinden servetine servet katıyor, ne şahane bir düzen, değil mi?