Tahmin bile edemezsin!
Fakat dil cambazlığı için değil cidden aklı sevebilmek ve adına yaraşır şekilde “akıl sevgisi” olarak felsefe…
İlki ezberdir ve yaşamda bizi yalnızlaştıran itici bir pozisyona sokar çünkü; bilmek ile yaşama yedirmek aynı şey değil. Burada felsefe ile dini öğretiler arasında hiçbir fark yoktur. Sadece birini insan ve kendi adına, diğerini yine insan fakat bir yaratıcı adına kaleme almıştır hepsi bu…Burada felsefe yaşamı yorumlamaktan ibarettir.
İkincisinde ise bilimin amentüsü kuşkuculuk vardır. Ve bu muazzam değer, felsefenin temeli ve akıllı insanın ilk alameti olan “soru sormak” ile somutlanır. Burada felsefe yaşamı yorumlamakla kendini sınırlamaz. Aynı zamanda bir direktif de verir: Değiştir…
Şayet felsefeden anladığımız yahut hedefimiz ikincisi ise, bu bize evrene ve yaşama dair tüm disiplinler arası o görünmez ve muazzam bağı, bu bağın, solucan delikleri misali en kestirme yollarını sunar ve bize bütünlüklü bir bakış açısı kazandırır.
Hele ki bir de muhakame (Matematik) ile (illa ki doğrudan matematik olarak değil, müzik, edebiyat, estetik, sanat vb. formlar üzerinden) desteklenir ise yolumuz açıktır.
Hayatımıza katkısı tartışılamaz bile. Fakat bize ve öğrencilerimize en önemli katkısı, sahip olduğumuz birikim ile değil, aksine her daim öğrenci olmamız ve öğrencisinden öğrenebilenin ancak öğretebileceğine yönelik bize verdiği, rıza gösterdiğimiz ve iç barışımızın yegane mimarı direktiftir. Sevgiyle (sosyal bilgiler öğretmeni olarak)…
Kaynaklar
- Georges Politzer. (2012). Felsefenin Başlangiç İlkeleri. Yayınevi: Sol yayınları. sf: 208.