Hayatın absürt olması insanın anlam, düzen ve adalet arayışıyla, evrenin buna tamamen kayıtsız olması arasındaki çatışmadan doğar; bu çatışma özellikle ölüm gerçeğiyle yüzleştiğimizde daha da keskinleşir. Ahiret inancı, bu absürd boşluğu doldurma ve ölüme bir çare bulmaya çalışma çabasıdır; ölümün anlamsızlığına karşı bir avunma, bu dünyadaki acıların, haksızlıkların ve zulmün ilahi bir güç aracılığıyla yargıya bağlanacağı umududur. Bu tür boş ve metafizik umutlar, insanın absürdle dürüstçe yüzleşebilmesine mani olur; çünkü ahiret, bilinmezliğe sığınılarak absürditenin üstünün örtülmesidir. Başkaldırı ise aslen herhangi bir sonsuz yaşam beklentisi olmadan, absürditeyi olduğu gibi kabul ederek yaşamını sürdürmektir. Sonuç olarak diyebilirim ki ahiret düşüncesi insanım ölümün acısına ve absürtlüğüne karşın kendini avutma biçimidir ve ben bunun doğru olduğunu düşünmüyorum.