Bu soru, evrimsel biyoloji, genetik ve üreme fizyolojisi perspektifinden incelendiğinde, hem teorik hem de ampirik temellerden yoksun olan bir durum olarak değerlendirilmelidir. Homo sapiens ile Pan troglodytes arasında paylaşılan genomik benzerlik oranı yüksek olsa da, iki tür arasında yaklaşık %1–1.2 civarındaki genetik fark, kromozom yapıları, üreme sistemlerinin morfolojik ve fizyolojik uyumsuzlukları ile birlikte evrimsel süreçte meydana gelen diverjans göz önüne alındığında, interspesifik üreme izolasyonunun aşılmaz bir örneğini teşkil eder.
Örneğin, at ile eşek arasında gerçekleşen çiftleşme durumları, her iki türün kromozom sayılarında gözlemlenen uyumsuzluklara rağmen (at: 64 kromozom, eşek: 62 kromozom), hibrit olan mulaların üretilebilmesiyle sonuçlanır; ancak bu hibritler genellikle infertildir. Buna karşın, insan ile şempanze arasındaki genetik, morfolojik ve davranışsal farklar, gametlerin karşılıklı tanınabilirliği ve embriyonal gelişim süreçlerindeki uyum eksikliği gibi bir dizi biyolojik bariyer nedeniyle çiftleşmenin ve melez bir organizmanın oluşumunun neredeyse imkânsız olduğunu göstermektedir.
Bununla birlikte, etik, yasal ve toplumsal normlar da bu tür deneysel yaklaşımları kesin olarak reddetmekte olup, insanın evrimsel biyoloji ve genetik bilimsel paradigması içerisinde de türler arası üreme konusu yalnızca teorik bir tartışma alanı olarak kalmaktadır. Sonuç olarak, bilimsel literatür ve evrimsel biyoloji prensipleri, Homo sapiens ile Pan troglodytes arasında herhangi bir çiftleşme veya melez üretiminin gerçekleşmesinin biyolojik olarak mümkün olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.