Duygu insanın tercihine kalan bir şey değildir!
Etkiye tepkidir... Bu etkinin iç veya dış kökenli olmasının bir önemi yoktur. Neticede bizler ortaklaşmacı bir organizmayız.
Aynı zamanda bizleri kuşatan iç ve dış dünyaya açık alanız ve bundan kaçınma şansımız yok. Ki bizi biz eden hücrelerin çoğunluğunun türümüzle alakası bile yok, ortaklaştığımız ve karşılıklı çıkara dayalı genetik temelde uzlaştığımız ortaklarımızın.
Dolayısı ile tamamen kimyasal kökenli, etkiye tepki olarak tarif edilen duygunun bir insanda olmaması ihtimal dâhilinde değil.
Nitekim beynimiz bile bundan muaf değil ve başına buyruk bir otoriteden öte evrimsel sürece tabi, genetik kodlara dayalı sadece bir denge ve koordinasyon unsurudur ve tek bir amacı vardır; genetik kodlara sadakatin sürekliliğinin dengesini muhafaza.
Ancak hiçbir şey kusursuz değildir. Fakat bir şeyin kusurlu olması genele atfedilecek bir olağan durumun izahı olamaz. O olsa olsa evrimsel süreç itibarı ile bir hata olarak ve bir sağlık problemi şeklinde ifade edilebilir ki tedavisi de vardır.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken ve kanımca en önemli şey, karşıdakinin duygularının olup olmadığının bizim tarafımızca ve öznel olarak değerlendirilip değerlendirilmediğidir. Belki de yanılan biziz… Belki de duygu denilen merete ne atfettiğimizdedir temel sorun. Yahut ifade biçiminin beklentilerimiz üzerinden ve beklenti kıstasımızın yeterliliği ön yargısı ile ön kabulünden de kaynaklı olabilir. Sadece bir ihtimal…Fakat dikkate değer bir ihtimal…Sevgiyle…
Kaynaklar
- Sinan Canan. (2020). İfa (İnsanın Fabrika Ayarları 2, İlişkiler Ve Stres). Yayınevi: Tuti Kitap. sf: 190.
- Doğan Cüceloğlu. (1996). İnsan Ve Davranışı Psikolojinin Temel Kavramları. Yayınevi: Remzi Kitabevi. sf: 591.