Sonuçlar yasaklanamaz!
Enflasyon bir sonuçtur. Tek çaresi üretimdir ve emeğin hakkını vermektir.
Elinizde 10 ekmek ve karşılığında 10 liranız var ise; 1 ekmek 1 liradır. Ancak ekmek sayısını arttırmadan bir 10 lira daha basarsanız. Bu sefer elinizde yine 10 ekmek ve karşılığında 20 liranız olur ki; 1 Ekmek 2 lira olur.
Ya da tersinden, var olan üretimi kısıp ekmek sayısını 5’e düşürürseniz, para basmasanız da elinizde 10 lira ile ancak 5 ekmek alabileceğinizden, yine 1 ekmek 2 lira olacaktır.
Kapitalizmin serbest piyasa ekonomisi arz (sunum-üretim)- talep ( ihtiyaç-tüketim) dengesinin en azgın halidir. Burada esas olan ihtiyaç değil kar olduğundan her şey buna göre dizayn edilir ve sömürünün en azgın araçlarından biri olan enflasyon iradi olarak ya var olan paranın değeri (alım gücü) para basmak yolu ile düşürülerek ya da var olan üretim ihtiyacı karşılayamayacak denli azaltılarak ve bu sayede yapay olarak değeri arttırılarak (zamlar-hayat pahalılığı) şeklinde hayatımıza girer.
Diğer ve bir tek kapitalizme özgü olarak yapılan müdahalelerden biri de, piyasada yeteri kadar ürün olmasına rağmen sırf fiyatların artması için var olan ürünlerin yakılması (kahve gibi), denize dökülmesi(çay-süt gibi), domuzlara yedirilmesi ( İtalya’da patates gibi), ambarlarda çürütülmesi ve karaborsaya kapı açılması misali enflasyonun iradi olarak körüklenmesidir.
Bunun temel nedeni ekonomik krizlerdir. Ki bu krizler kapitalizmin kaçınılmaz zorunluluğudur ve kapitalizm bu krizlerden çıkabilmek için bunun gibi en akla gelmeyecek yolları da kullanır. Bu bazen karşımıza iç savaş, savaş vb. olarak çıkar.
Çünkü azgın sömürü sömüren egemen için azgın bir sermaye birikimine neden olurken öte tarafta üretenin (işçi sınıfının ki milyonlardır) acımasızca yoksullaşmasına da neden olur.
Asıl mesele burada patlak verir. Bir avuç sermayedar ve muazzam bir sermaye birikimi. Öte tarafta bu sermaye birikimi ve işçi sınıfının alın teri üzerinden muazzam bir üretim ve fakat alıcısı milyonların, emekçilerin alım gücü yok. İşte bu kapitalizmin muazzam ve onu sürekli krizlere gebe bırakan çelişkisidir.
Üreten ürettiğini alacak güce sahip değil çünkü alamayacak kadar sömürülmüş, öte tarafta ürettiğini satıp tekrar kar etme derdinde bir patron ve müşterileri emekçiler…(çok ayrıntılı bir konu olduğu için burada izninizle son vermek istiyorum. Ayrıntılar Kaynakçada...)
Kaynaklar
- Ernest Mandel. (2008). Marksist Ekonomi El Kitabı. Yayınevi: Özgür Üniversite. sf: 685.
- Karl Marx. (2000). Yabancilaşma. Yayınevi: Sol yayınları. sf: 201.
- Nikitin. (1990). Ekonomi Politik. Yayınevi: Sol yayınları. sf: 439.