İnsanı hayvandan ayıran şey insanı hayvandan ayırmaktır! Çocukken "sürekli insan olmak şöyledir, insan olmak için şunlar şunlar yapılmalıdır" veya "adam olmak kolay değil, adamlık şudur, kadınlık budur" gibi laflar duyarak büyüdük ve aklımızın bir ucunda sürekli "acaba yeterince insan mıyım? "Adam olmak için gereken şeyleri yapıyor muyum?" gibi sorular, şüpheler normalde düşünmemiz gerekenleri bekletip bizi oyaladı. Peki nedir insanlık? Öncelikle bu kavram görelidir. Örneğin dokuz yüz milyon lirası olan bir arkadaşın ihtiyacın olduğunda sana yüz lira veriyorsa, cebinde sadece iki yüz lira parası olan bi arkadaşının sana yüz lirasını vermesi aynı şey değildir. Bu yüzden insanlığımız karşımızdaki insanın durumuna, kendi durumumuza, o anki zamana, coğrafyaya, hatta ülkenin durumuna, ekonomisine, savaşta olup olmamasına göre değişir. İnsanlıktan genel kasıt senin yanında insanlık dışı işler yapıldığında buna göz yumup yummadığınla belli olur. Fakat bu insanlık ve empati yapma derecesi de diğer tüm duygular ve kavramlar gibi kişiye göre değişir. Sevgi temel bir duygudur, hayvanlarda da annelik içgüdüsüne ilişik şekilde görebilirsin, sevilen canlıya koruyucu bir enerji ve güç sağlar, hormonların sağlıklı gelişmesine sebep olur. Karşı cinsten birine aşık olduğunda ona fedakarlık yapmış olman seni fedakar bir insan yapmaz. Fedakar insan etrafında kendinden zayıf gördüğü kişilere elinden geldiğince yardım ediyordur, bu onun karakterinin parçasıdır ama "o insan da biz değiliz" diyemezsin. Eğer kendini savunamayacak bir canlıya yardım etme dürtüsü sende varsa ( aslında empati dediğimiz işlev ayna nöronların sağlam çalışıyor olmasından kaynaklanıyor) huzur içinde "bende insanlık var" diyebilirsin. Bir kedi arabanın altında kalıp ezildiğinde oturup iç organlarını inceliyorsan empati yeteneğin gelişmemiş demektir ve psikopat olursun, sanki sen arabanın altında kalmış gibi canın yanıyorsa ve ağlıyorsan, bu defa da ayna nöronların fazla gelişmiş demektir. İşte insanlık bu iki durumun arasında acı çekip ağlayana daha yakın bir konumdadır. Eğer bir gün genetik mühendisliği yeterince gelişirse yeni doğan bebeklerin ayna nöronlarının eşit derecede çalışmasını sağlayabilen ülkeler olursa, o ülkelerde herkes eşit derecede empati yapar, gereksiz ahlak kuralı, yalan, din, iyilik ve kötülük diye bir şey de kalmaz. Öyle bir gün gelirse o ülkelerde yaşayan vatandaşların tümü için "insanlıktan nasibini almıştır" denilebilir..
Kaynaklar
- F. TANIK, et al. (2022). Ayna Nöronların Fiziksel, Sosyal Ve Bilişsel Fonksiyonlar Üzerindeki Rolü: Geleneksel Derleme. Türkiye Klinikleri Sağlık Bilimleri Dergisi, sf: 1248-1259. doi: 10.5336/healthsci.2022-89184. | Arşiv Bağlantısı