Bu, çok sık düşülen bir hata. Fizik kanunları dediğimizde devletin uyguladığı kanunlar veya sizin uymanız beklenen trafik kurallarından bahsetmiyoruz. Dolayısı ile "gönülden bağlı olmak" veya "fizik kurallarına biat etmek" veya "fizik kurallarını uygulamak" diye bir şey yok aslında. Örneğin eylemsizlik yasasını da anlatırken "Duran durmak ister, hareket eden hareketine devam etmek ister." şeklinde bir basitleştirme yapılır. Aslında bu gibi cümleler de hatalı. Çünkü ortada bir "istek" veya "bilinç" görmüyoruz. Bunlar, dilin sınırından dolayı öyle anlatmayı seçtiğimiz olaylar sadece.
Bizim en temel doğa yasalarını tanımlarken yapmaya çalıştığımız şey evrenin dokusunun neden olduğu temel zorunluluğu/yapıyı bulmaya çalışmak aslında. Bunu şöyle düşünebilirsiniz. "Şeyleri" bir nehir, evrenin dokusunu da onun yatağı olarak görürseniz nehrin yatağının nehri belirli bir alanda hareket etmek zorunda bıraktığını görürsünüz. Nehir "Ben buna uymak istiyorum/istemiyorum." demez, nehir yatağı "Ben seni buna zorlayacağım." demez, tamamen doğal etkileşimlerin sonucu olarak oluşan bir zorunluluktur bu.
Tabii ki biz evrenin oluşmasından çok sonra, bu yasaları gözlemlediğimiz kadarı ile tanımlamaya çalıştığımız için çoğu zaman "temel zorunlulukları" değil, "onların başka şeylerle olan etkileşimlerinden doğan diğer olayları" görüyoruz ve bunlar beklediğimiz "zorunluluk" seviyesinde çıkmıyor veya bu karmaşık etkileşimleri tamamen anlamadığımız için bazı ayrıntıları kaçırıyoruz. Bu yüzden "bazı yasaları henüz bilmesek de parçacıkların ona uymayı seçtiği" izlenimi oluşuyor. Ancak doğa yasaları hakkında hiçbir şey bilmediğimiz iddiası da hatalı. Görmüş ve kullanmış olduğunuz her şey şu anda bildiklerimize dayanarak yapıldı ve gayet iyi çalışıyor.