5N1K cevabı o kadar çeşitlendiriyor ki!
Sarhoş edip kibirden çatlatabilir, intihara sürükleyebilir, zengin kılabilir, açlıktan öldürebilir, ünlü yapabilir ve öldüğünüzden kimsenin haberi olmayabilir.
Geçici olarak zirveye taşır ve o hızda da indirebilir. Ya da ve muhtemel sizden yıllar yıllar sonra, çekilmiş onca cefa, yaşanmış onca yokluk, yakıştırılmış onca delilik, kaçkınlık vb. sonrası ölümsüz olarak kalıcı da kılabilir.
Ancak nankör tarihimizde, hele ki gerçekten sanat ( yoğun bir düşünce ve duygu üretimi ile yoğun bir emek ve net bir mesaj içeren ve mümkünse de bireysel yahut toplumsal, yaralı bir parmağa işeyebilen sanat ) söz konusu olduğunda; bu alanla iştigal edip türlü yokluklarla mücadele etmeyene, türlü zorluklara göğüs germeyene ve özellikle sefaletle hayatını sonlandırmayana rastlamak çok zor.
Kim bilir belki de onları ve sanatlarını ölümsüz kılan bu zorlukların kendisi, sanata dair teorilerini pratikte ve bizzat yaşayarak sınamış olmalarıdır.
Zira ekmek ile ilgili en iyi şiiri, en iyi resmi, en iyi melodiyi ve nicesini illaki bir fırıncı yaratır diye bir iddiamız yok fakat bu asla ve asla ekmekle haşir neşir olmayan, tarihini ve önemini bilmeyen biri olamaz. Hele ki fırından, tandırdan veya sac üzerinden ilk çıktığı halinin tadını bilmeyen yahut yoklukta kurusunun, küflüsünün bir kuzu kadar leziz olduğunun farkına varamayan…
Bir de bu açıdan baktığımızda; metalaşmış, metalaştırılmış, özünü yitirmiş ( ki sanatın en amansız düşmanı budur) bir dünyanın düzeninin temel argümanlarından biri olan KARİYER ile gerçek sanat asla yan yana gelmez. Çünkü özgürlüğünü ve özgünlüğünü yitirir. Ve bu nedenle bunu bilen , özgürlüğünden ve özgünlüğünden taviz vermeyen için kariyer değil daha çok bedel ile özdeştir.
Neticede sanat; farklı bakabilmektir, itirazdır, reddediştir, alternatiftir, haykırıştır, en dolaysız özgürlüktür, eş sorumluluğu kendinden olan…Sevgiyle...