Tanrı üzerine yaptığınız herhangi bir münazara, tartışma benzeri anlarda teist/deist birinden muhakkak duyacağınız bir argüman. Bulunduğun mekanı ve zamanı yaratan, ona yön veren, şekillendiren bir tanrının varlığı şarttır. Hatta bunun zorunlu bir gerçeklik olduğunu, akılla bile bulunabileceğini savunurlar. Dillerinden düşmeyen ve adeta klişeleşmiş savunma ise "Bir resim dahi ressamsız olmazsa şu koca kainat nasıl kendi kendine var olsun?" Şimdi bu argümanın nasıl gerçek dışı olduğuna ve safsatadan başka bir şey olmadığına bakalım:
İlk çelişkiye düştükleri nokta, "Ortada bir varlık, bir eşya varsa onu yapan elbette olmalıdır" ifadesidir. Bunu mantıksal önemelere bölelim.
Birinci önerme (p önermesi): Var olan her şeyin bir var ediciye ihtiyacı vardır.
İkinci önerme (q önermesi): Tanrı vardır.
Sonuç (p⇒q): O halde tanrı da var edilmiştir (yaratılmıştır).
Tanrı, neden zorunlu var ediciye muhtaç olmasın? Tanrıya atfedilen bu joker hakkının herhangi bir bağlamda geçerliliği yoktur.
İkinci çelişkili durum daha trajik. Yukarda anlattığımız safsatadan sonra şu aksiyom ile savunma moduna geçerler. "Tanrı bir ilk neden olmak zorundadır. O yaratılmamıştır." (Ucundan "ilk neden" argümanına da değinmiş olduk.) Burada ise farklı bir sorun ile karşılaşıyoruz. Bir "şey", kendi kendine var olabiliyorsa bu durumda evren ve tanrı dışında var saydığımız diğer mahluk, neden kendi kendine var olamasın? Başka bir değişle kendinden var olmak mümkünse bizim için bu neden imkansız olsun?
Üçüncü çelişki barındıran ifade tamamen analojik yaklaşımda bulunmaktır. Tanrıyı açıklamak için ortaya atılmış her önerme, her argüman safsatadan öteye geçemez. Çünkü, hiçbir şeye benzemediği iddia edilen, akılüstü bir varlık olduğu inanılan tanrı; benzetmelerle, tanımlarla açıklanması kelimenin tam anlamıyla tanrıyı aşağılamaktır. Bu, sonsuzu anlatmak için milyar, desilyon, oktodesilyon gibi sayıları örnek vermek gibidir. İstediğiniz sayıyı söyleyin, tamamı sonsuzun altında kalacaktır. O halde bir teistin/deistin tanrıyı kanıtlama çabası bile safsatadır.