Saygıdeğer öğretmenim,
Deprem ve diğer büyük felâketler, insanların karakter özelliklerini derinlemesine ortaya çıkarır. Bu olaylar, bireylerin baskın vasıflarını güçlendirir ve onları uçlara taşır. Bu durum, sosyal psikolojide “baskı altındaki davranış” (stress-induced behavior)[1] ile açıklanır. Felâketler, kişinin bilinçaltındaki değer yargılarını, korkularını ve içsel karakterini yüzeye çıkararak reaksiyonlarını şekillendirir. Meselâ, bir kimse içten içe yardımlaşma meylindeyse, zor durumda yardıma koşar; tam tersi, bencil biri, yalnızca kendini düşünmeye başlar.
Bunu örneklendirmek gerekirse, İkinci Dünya Harbi sonrasında insanların pek çoğunun ahlâkî değerlerinde değişim olduğu görülmüştür. Savaş, kimi insanları cesur ve fedakâr kılarken, kimilerini de korkak ve bencil yapmıştır. Benzer şekilde, deprem anında da bazı kimseler çevresine yardım elini uzatırken, diğerleri yalnızca kendi çıkarlarını düşünür. Bu, insanın aslî karakterinin zor şartlar altında kristalize olmasından ibarettir.
Bilimsel olarak bu durum, "travma sonrası büyüme" ve "travma sonrası stres bozukluğu" gibi kavramlarla da izah olunur. Felâketi yaşayan bazı kimseler, olgunluk ve dayanışma gösterirken, diğerleri içine kapanır yahut negatif davranışlar sergiler. Her iki tepki de, insanın psikolojik altyapısına dayanır.
Sözleriniz, büyük felâketlerin ardından gözlemlenen bu sosyo-psikolojik olguları veciz bir surette ifade etmektedir.
Saygılarımla.