Tabi ki göreceğiz. Ötesini de, ötesinin ötesini de…
Nereye. Daha karpuz keseceğiz; teklifsiz, aklın ve bilimin dost sofrasında. Bu aralar belki de biraz Nazım (Hikmet Ran) okumak lazım iyimserlik üstüne …
Ömrü tükenenin (kapitalizmin) pompaladığı felaket tellallığı kendinedir. Dozu daha da arttıracak fakat nafile…
Geçenlerde arabamın ( eski model fakat sağlam model) şanzımanında bir arıza oluştu. Onarttım fakat kısa bir süre sonra deprem bölgesinde yerle bir olmuş alt yapıdan kaynaklı altını çarpınca tekrar ses gelmeye başladı ve bunun üzerine tekrar aynı ustaya gittim. Şanzımanda bir sorun olabileceğini, arabanın altını hafif çarptığımı söyleyince güldü. “Şanzıman bu hoca , bilmem kaç beygir gücünde ve arabanın en güçlü aksamı. Sen ne diyorsun , çocuk oyuncağımı , oyuncak araba mı sandın.” deyince beni de bir gülme aldı.
Cidden öyle…
Biz ki bu dünyaya en son gelenler arasında sayılırız ancak genetiğimiz bu dünya ile hemen hemen yaşıt.
Biz ki en son halka olmanın en zayıf halka oluşuna rağmen en kısa sürede en tepeye oturanız ve bunu borçlu olduğumuz tek şey bir aradalığımız ve bunu zorunlu kılan zekamız. Milyarlarca yıllık deneyimin, evrimin ibriğinden damıtıla damıtıla ve öz olarak bizde karar kılmış hali…
Bu denli kısa sürede öyle çok görünen hatalarımız mutlaka var ve fakat tarihimizin tozlu sayfalarını geriye dönük karıştırdığımızda bunların misli misli artılarımız olduğunu ve bunun en büyük kanıtının, bütün kusurlarına rağmen medeniyetimiz olduğunu görmek hiç de zor değil.
Biz ki gönüllülüğü zorunluluğun kavranması olarak bilince çıkarmış bir tür olarak tekiz. Doğamız bu zorunluluktan kaynaklı iyi ve bu iyimser olmamızın duygusal, temennisel değil bi zatihi bilimsel dayanağı.
Evet mutlaka çok zor günler bizi bekliyor ki dün de öyleydi ve fakat ite kaka, düşe kalka bu günlere geldiğimiz gibi yarınlara da varacağız.
Daha karpuz keseceğiz karpuz. Hem de erkenci olarak yeni insanın ilk inşa süreci olan sosyalizm ile ve ardından Diyarbakır-Adana karışımı mevsimlik karpuza sıra gelecek adı komünizm olan. Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyanın inşa süreci ve sonrası evrenimizin ve evrimimizin özüne sadakat olarak sürekli devinen ve gelişen cinsinden, en lezizinden...
Bu yolda da çokça kazalarımız olacak fakat bu güne kadar hangi kaza nedeni ile hangi yol süresiz kapanmış ki yolumuz kapansın ve o yoldan vaz geçelim.
Hele ki kaçınılmaz olarak akıl ve bilim dışında bir seçeneğin olmadığı bir yola, tüm çarpıtma, manipülasyon, engelleme ve caydırma uğraşlarına rağmen çıktığımız bu zamanda.
Bu yola çıkıp da geri duranı tarih yazmamış, Ta Galileden, Şeyh Bedrettinden bu yana. Bundan sonra niye, nasıl ve neye dayanarak yazabilir ki.
Bu güne değin türümüz çok daha zorlu koşullarda çok daha büyük imkansızlıklar içinde gerek doğa gerek türdaşımız kaynaklı nice sorunu aştı ki bugün buradayız.
Daha da yürüyeceğimiz yolun hem ufkuna hem de uzunluğuna yönelik en büyük güvencemiz: Tüm yalpalamalarımıza rağmen arkada bıraktığımız, zikzaklı fakat hep ileriye akan yolun kendisidir. UMUTSUZLUK YASAK! Sevgiyle…