Derler ki; “Keşkeleri az olan insan mutlu insandır.”
(Geçmişe özlem; göreli şimdiki yaşantının ve geleceğe yönelik umudun, beklenen doyumdan uzak oluşunun ve olasılığının bir yansıması olarak…)
Sanmıyorum ki dünyada hiç “keşke” si olmayan insan olsun. Bu keşkeler içinde bir keşkenin seçilmesi o kadar zor ki. Hangi keşkeyi seçersek seçelim ve hangi keşke nedeni ile geçmiş bir ana dönmek istersek isteyelim ve bu vesile ile o anı yeniden yaşamaya başlayalım, korkarım ki “kelebek etkisi” nedeni ile yeni ve onanmaz keşkelere yol açmak dışında bir işe yaramayacaktır.
Çünkü yaşam bir an ile sınırlı değil ne yazık. Tüm anların toplamının bir izdüşümü.
Diyelim ki o geçmiş bir ana tekrar yaşamak üzere gittik. Doğrudan müdahalemiz bütün geleceğimizi şekillendireceğinden, o an sonrası yeniden kurgulanan yaşamımızın her anının , öncekine kıyasla kesintisiz bir keşkeler zincirine neden olmayacağının garantisi yok.
Diyelim ki o geçmiş ana sadece gözlemci sıfatıyla ve hatırlamak ve geri dönmek üzere gittik. Bu sefer de imkanımız var iken müdahale etmeyişimizin keşkeleri ömür boyu sırtımızda taşıdığımız ağır bir çuvala döner.
Geriye iki seçenek kalır: “Tamamlanmamış-yarım kalmış işler” için muhasebesi yeterince yapılmamış ve sırtta kambura neden olan ağır bir yük çuvalının layıkı ile ( küçümsemeden ve abartmadan) boşaltılması sürecine vesile olacak şekilde o güne zihinsel bir yolculuk. Diğeri, mevcut yaşamın geçmişe kıyasla daha az doyum vermesi ( daha doyurucusunu yaratamama) ve belki de gelecek ile ilgili umuda dair kaygı. (istisnalar hariç)
Böylesi bir yolculuk iç barışın korunup sürekliliğinin sağlanması açısından çok değerli bir yolculuktur. Fakat bana sorarsanız ( haddimi de aşmak istemem) gerek mahremiyet gerekse bir derde deva olması açısından bu yolculuğun yeri burası değil. Sevgiyle…