dediğin gibi, felsefenin etimolojik anlamı 'bilgeliği sevmek' ya da 'bilgelik arayışı' (philo-sophia). felsefeyle alakalı söylemlerde gerçek anlamıyla felsefeden, yani bilgelik sevdasından veya düşkünlüğünden esinti görmememizin nedeni, çağdaş aklın bilgeliğe değil de bilgiye yönelik bir akıl olmasıdır.
bilimin aşırı kesin ve pedantik gerçekleri, insanların hakikaten felsefece bir bakışa sahip olabilmelerini engellemekte, bilgeliğin uzun vadedeki işlevlerine kıyasla salt bilginin kısa vadedeki (bilhassa teknolojik olan) işlevsel yönlerini ön plana çıkararak insanları bilmenin konforlu şaşasına kaptırıp bilgelikten uzaklaştırmakta, hatta bilgeliğin anlamını unutturmaktadır.
felsefe yapmanın gerçek anlamının, bilimin molozları altında kalması dolayısıyla felsefe yapmak unutulmuştur ve bugün "felsefe" kavramı, felsefe yapmak unutulduğu için uzaktan akrabası olan "düşünme" gibi yüzeysel bir kavram ile özdeşleştirilmiştir.
işte bu nedenle, belirttiğin söylemlerin hiçbiri gerçek anlamıyla felsefeye veya bilgeliğe dair değildir, bugün artık bilgelik ve felsefe unutulmuştur. kapanışı, bu hususta çok yazıp çizmiş olan martin heidegger'in bir sözüyle yapmak istiyorum: "bilim, düşünmez."[1]
Kaynaklar
- M. Heidegger. (1968). What Is Called Thinking?. ISBN: 9780060905286.