Bireysel haklar konusunda, bireyin özerkliğine saygı gösterme ihtiyacı ile yaşamını ve refahını koruma görevi arasında denge kurmak esastır. Çoğu durumda, intiharı önlemek için müdahale etmek, haklarını hiçe saymak değil, duygusal ve zihinsel durumları nedeniyle karar verme yeteneklerinin geçici olarak bozulduğunun kabulüdür.
Bir yan fayda olarak, intihar girişiminde bulunmuş birine ilgi ve alaka göstermek, ruh sağlığı sorunları ve intiharı çevreleyen stigmayı kırmaya yardımcı olur. Toplumda ruh sağlığı mücadelelerine karşı daha şefkatli ve anlayışlı bir tutumu teşvik edebilir.
İnsan toplum olarak yaşayan sosyal bir varlıktır ve her ne kadar bireysel haklarımız olsa da, sırf var oluşumuzla bile bireylere ve topluma karşı sorumluluklarımız da var. Unutmayın, sorumluluk yoksa hak da yoktur. Bir hakkın varlığından bahsedeceksek orada sorumluluk da vardır.
Bir insan, sırf var olmakla bile sokağın köşesindeki bakkala karşı bile toplumsal olarak sorumludur. O insan var olacak ki bakkal bakkallığını yapabilsin.
Böyle düşündüğünüz anda bir insanın kendisini yok etme dürtüsünün, topluma (ve mesela sevenlerine) karşı büyük bir sorumsuzluk olduğu ortaya çıkar. Tüm toplum nezdinde küçük bir sorumluluk olsa da, bireysel alanda büyüktür.
Ayrıca şunu düşünün: Tam tersine intihar vakalarına karışılmasa ve "Herkes keyfi istediğinde intihar edebilir, bu gayet doğal bir davranıştır" mantığı toplumda oturmuş olsa...
Yüksek ihtimalle toplum diye bir şey kalmazdı çünkü birey grupları birbirleri arasında güven tesis edemezdi. Yarın durduk yere yok olabilecek bir insana kim, hangi konuda, nasıl güvenebilir?
Toplum olmazsa sosyalleşme, sosyalleşme olmazsa da "insan" olmaz.
İntihar vakalarına müdahale etmezsek, insanlığı yok etme yoluna gireriz.
195 görüntülenme