Bilim anlatırken zaman zaman subjektif kanaatlerimiz kelimelerimize yansıyor. Ancak bu yansımanın dikte olduğu söylenemez. Hatta bazen aksi görüşe de yorulabilecek kelimeleri kullanabiliyoruz. Örnek olarak Evrim Ağacında 21.10.2016 tarihinde yayımlanan "Vücudunuzun %99,9999999'u bildiğimiz madde anlamında boştur" başlıklı yazıyı inceleyebilirsiniz. Kaynak kısmında yer verdim. Şu ifadeler aynen o yazıdan alıntı: "Çok basit bir seviyede bizler, elektron, proton ve nötronlardan meydana gelen atomlardan yapılmışızdır."... Peki, bu alıntıdan hareketle Evrim Ağacı'nın bir yaratıcıyı dikte ettiği söylenebilir mi? Bence hayır. Halbuki kasıtlı ve sistematik bir dikteden söz edebilmek için bunun açık olması gerekir. Bu yüzden bilim insanları tarafından yapılan bilim anlatılarının ateizm diktesi içerdiği algısına kapılmadığımı bir Müslüman olarak rahatlıkla söyleyebilirim. Problem tam tersine bilimle yakından uzaktan ilgisi olmayan şahısların bilim içerisine Tanrı'yı sokma çabası. Halbuki bilim ne Tanrı var diyebilir ne de yok diyebilir. Bu sebeple de bilim insanları bilimi anlatırken olabildiğince Tanrı'nın varlığına veya yokluğuna işaret eden subjektif görüşlerini anlatılarından uzak tutmak zorundadır. Siz bu anlatılarda Tanrı'yı duymak isteyebilirsiniz. Ancak bu istencinizin gerçekleşmemesi bilim anlatılarında tanrı tanımazlığın dikte edildiği anlamına gelmez.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Yazı. (19 Ocak 2020). Alındığı Tarih: 19 Ocak 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı