Evrende bağımsız var olabilen herhangi bir şey olamaz. Bunun nedeni uzay zamanın yani bizim boşluk (hiçlik) zannettigimiz şeyin de 'birşey' olmasıdır. Örneğin bir atomun kararlı olması (yani bozunmadan evrendeki entropi artışına karşı koyması) kritik bir değer aralığında olmasına bağlıdır. Bu değer aralığı da uzay zamanın yapısına bağlı olarak belirlenir. Bu nedenle hiç bir şey uzay zamandan bağımsız değildir ve var olamaz. Bu açıdan uzay zaman herşeyin var olduğu ve gerçekleştiği yegane şeydir.
Konuyla ilgili bir diğer konu ise evrende hiç bir şey diğer şeyle etkileşim kurmadan ilişki kurulamaz. İki şey arasında uzay zamanın dokusu veya yapısı sayesinde mutlaka bir etkileşim kurulmak zorunda. Örneğin evrende görmek ışık sayesinde iki şeyin arasında etkileşim kurulmasını gerektirir. Bu etkileşim ise kuantum özellikler taşır. Burada bu durumun henüz ne kadar kapsamlı olduğuna dair yeterli bilgiye sahip değiliz. Örneğin genler veya genetik materyaller bu etkileşimi ayrı bedenlerde olmasına rağmen nasıl sağlarlar. 'sevgi' deyip kolayca geçtiğimiz şeyin altında soyut bir etkileşim mi var yoksa evrenin genel yapısına uygun olarak bu etkileşim henüz keşfetmediğimiz çok başka şeylere mi dayanıyor. Örneğin ayrı bedenlerde genler bir canlı ile yavrusu arasında bağı nasıl oluşturuyor. Bu genler ayrı bedenlerde olmasına rağmen benzer yapıyı taşıyarak bunu nasıl başarıyor da iki ayrı bedende sekron bir etkileşim sonucu bizim 'sevgi' diye adlandırdığımız güçlü 'bağ' ve etkileşim kuruluyor. Neşet Ertaş bir şarkısında sevgi için der ki 'kalpten kalbe bir yol (bağ) vardır görünmez'. Yoksa bizim en temel iç güdülerimiz ve tanımlamalarımız ile basitçe ifade ettiğimiz şeylerin altında çok başka mikro kuantum etkileşim ve mekanizmalar mı var. Evrene dair olarak hiç bir şeyin evrende diğer şeyden yalıtık ve bağımsız olmadığı ve bir etkileşim varsa mutlaka bu iki şeyin arasında bir etkileşim kurulmasının gerektiğine dair genel kurala göre düşünürsek bütün bunların cevabının evet olduğunu anlamamız kolaylaşır. Evren sandığımız gibi bir yer değildir. Şimdiye kadar bu defalarca bilimsel keşiflerle ortaya konuldu ve evren her defasında bizim gündelik algılarımızı yıktı. Bundan sonra da bu böyle olacaktır. Çünkü sıradan zannettigimiz her ne varsa işin detayına indiğimizde görüyoruz ki aslında olan bitenler inanılmaz komplesk ve çok başka şekilde gerçekleşen etkileşimler var. Dahası evrende olup biten etkileşen herşey bir şekilde kuantum fiziğine dayanmak zorunda. Çünkü evrende en temelde iki şey örneğin bir başka şeye temas edemez. Bu durumda iki şey arasında etkileşim kurulması bir 'geçiş' sürecini gerektirir. Yani kuantum mekaniksel olarak bir etki geçişi olmadan siz örneğin bir çiçeğe bile dokunamazsınız. Çünkü en derine çok derine inersek siz çiçeğe dokunurken gerçek bir temas ortada yoktur. Bunun yerine muhtemelen burada kuantum tünelleme benzeri bir 'geçiş' olmak durumunda. Bunlar henüz tam olarak keşfedilmedi ancak buna dair bazı örnekler var. Örneğin koku moleküllerinin temas olmadan burundaki reseptörleri bu şekilde uyarabileceğine dair ciddi kanıtlar olduğu düşünülüyor. Yine kuşların yön bulma mekanizmaları olarak biyolojik bir pusula taşıdıkları ve bu pusulanın da kuantum mekaniksel özellikler taşımak zorunda olduğu ortaya konuldu.
Tüm bunlar gösteriyor ki o halde evrene dair maddeci ve klasik fiziğe dair beklenti ve bakış açısı taşıyanlar çok dikkatli olmalılar. Çünkü evren bizleri şok etmeye devam edecek......
Son olarak Neşet Ertaş gibi hislerimize güvenmek önemli. Çünkü akla sığmayan şey bazen hislerimizde öylesine bir etki bırakır ki bu en temel bir gerçeğe çok da kolay götürebilir....