Çünkü biz varız. Var olmuş ve var olmaya devam ederken hiçliği, hiçlik ile anlamamız neredeyse imkansızdır. Ben bu konuya şöyle bakıyorum ; hiçliği bir anlama yolumuz varsa, o da varlık evreninden bulacağımız bazı kıyaslar ve analojilerle anlayabiliriz. Bir örnek vereyim ; hiçlik ile zıddı olan her şey birbirine çok yakın kavramlardır. Sıfır ile sonsuz arasındaki ilişki gibi. Mesela, dinlerin vaadettiği cenneti düşünelim. Her an her şeye, her istediğine sahipsin. Hiçbir dert yok, tasa yok, acı yok, keder yok, sıkıntı yok. Lezzetlere doymak yok. Yani tam anlamıyla her şeye sahipsin. Yani isteyecek hiçbir şeyin yok bi anlamda. Bunu pratikte yaşadığınızı bi hayal edin lütfen. Sanki, her şeye sahip olma adı altında gerçek bir hiçlik var. Var olmak algılanmaktır. Algılanmanın temelinde ise, ihtiyaç hissetmek, istemek, elde etmek, elde etmiş olmanın verdiği var olma duyguları vardır. Oysa isteyecek hiçbir şeyinin olmadığını hissetmenin vereceği duygu, var olma duygusundan çok uzak bir duygu olacaktır. Kelimenin tam anlamı ile her şeye sahip olmak ile hiçlik hissi ya çok yakın duygulardır ya da aynı şeydir.