Kendi öznel yorumumu yapacağım. İnsanlar doğduklarında tamamen sıfır olurlar. Her ne kadar bazı söylemlerde anneden aktarılan bilinç var dense de kanıtlanabilir bir durum yok elimizde. Duyduğun, hissettiğin, gördüğün, inandığın ne varsa seni sen yapan özelliklerin hepsi bunlar. Hayata geldiğinde belli değiştirilemez özelliklerle dünyaya geliyorsun ama insanlar bu özelliklere göre sınıflandırılmaz (en azından öyle olmalı). Hayatta inandığın ve deneyimlediğin şeyler senin kararlarını ve fikirlerini doğrudan etkiler. Bu yüzden belli coğrafyalar kendi insanını çok keskin bir şekilde belli ediyor. Bir insanın konuşmasını duyunca, üslubunu görünce onun nereli olduğunu, hangi takımı tuttuğunu, hangi siyasi görüşü desteklediğini net bir şekilde anlıyorsun. Yaşadığın şehrin semtlerinde bile çok keskin ayrımlar var. Sonuçta kimse bir semte orada uyuşturucu satıldığı, çocukların okumadığı, akşam dışarda rahat yürünülmediği için gitmiyor. O semtin veya şehrin veya ülkenin çoğunluğu azınlık popülasyonun başta fikirleri olmak üzere tüm hayatını etkiliyor. Her ne kadar açık fikirli olduğunu düşündüğüm insanlar olsalar da eşcinselliği hala kafalarında normalleştiremeyen bir sürü tanıdığın vardır. Ya da inanılmaz modern olup kürtaja hayır diyen. Bunlar yaşadığın toplumun senin üzerinde bıraktığı ve değiştirmesi zor olan tabulardır. Bu demek değildir ki doğduğun toplum senin kaderindir ve olduğu gibi akışına bırak. Tam tersine Atatürkün fikirleri de bu toplumdan çıkmıştır. Ama topluma karşı olarak. Aynı yurt dışındaki gençlerin siyaset bilmemesi gibi toplumun gündeminden uzak meselelere karşı senin de fikrin diğer konulara göre daha az olur. Yani toplumun etkisi kaçınılmaz. Ama bunu şekillendirmek insanin kendi elinde.