Kalemin varlığına, doğaya ve kendisine yönelik etkileri gösterirdim. Kalemi ona gösterir, batırır, yazı yazdırırdım. Onun varlık kanıtını isterken kullandığı dünya burası. O yüzden isterse bir cin beni kandırmış olsun, isterse kalemin varlığını kabul etmesin. Varlık kanıtı istediğini anladığım dünya burası olduğu için istediği kanıt da bu dünyadaki etkileşimlerdir. Onun "varlık kanıtı" istediğini nasıl anlıyorsam o da o kanıtı anlamalı.
Bunları kanıt olarak saymadığı takdirde ben de "Sen kanıt istemedin ki benden. Esas sen bana 'bu kalemin varlığını kanıtlamamı istediğini' kanıtla." derim. Sunulan kanıtlar inkar edilecekse benim de onun isteklerinin var olduğunu kabul etmem için bir sebep yoktur.
Hatta inkarcılık yapacaksa işi daha da ileri götürüp o kişi yokmuş gibi davranabilirim. Olmayan biri benden kanıt isteyemez. Önce bana kendi varlığını kanıtlasın, ben de aynı şekilde kalemin varlığını ona kanıtlarım. Bu sayede ya basit doğal kanıtları kabul edecek ya da istediği kanıt için kendisi kanıt sunmak zorunda kalacak.
Ortak olarak görüp, etkileşilen nesnelere yönelik inkarcılık karşıtı yöntem mecbur bırakmaktır. Kişi, kaleme ihtiyaç duyduğu bir ortamda kalemin var olduğunu basit doğal yollarla bilebiliyorken bu tür bir inkarcılığa girişmez.