"Bağlanmak" bir bütün içerisindeki esaslı kabul edilen doğrular uğruna tali yanlışlara göz yummak ise etik anlamda her ne için olursa olsun yanlış bir eylemdir. Zira bile bile yanlış yapmak her ne koşulda olursa olsun ahlaki değildir. Bununla birlikte ideolojiler zannedilenin aksine "kural kalıpları" değil "ilkeler bütünüdür". Bu yüzden ideolojiler insanların reflekslerini, tavır alışlarını, belirler. Söz gelimi politik bir olay olduğunda insanlar ister istemez bir refleks geliştirir. Geliştirdikleri refleksler de onların ideolojilerini ortaya koyar. Bir hümanist politik bir olayda bireyin özgürlüklerini önceler. Bir feminist her şeyden önce kadınlara yönelik hak ihlallerini engellemeye çalışır. Sosyalistler emek-sermaye ikiliğinin toplumda çözülmesi gereken en önemli konu olduğunu savunur ve emekten yana durur. Milliyetçiler yurt içinde ortak dil ve tarih ekseninde yurttaşlık bilincini geliştirmek ve yurt dışına karşı yurttaşların ortak haklarını korumak ister. Daha genel konuşacak olursak her ideoloji birbirini dışlamaz. Emeğin konumuna önem veren bir sosyalist yeri geldiğinde milliyetçi refleksler de geliştirebilir. Ancak onun milliyetçiliği emeği dışlayan veya sermayeyi koruyan bir milliyetçilik olmaz. Burada vurgulanması gereken, ideolojileri ideoloji yapanın kural üreten dinamolarının, ilkelerinin olmasıdır. Buradan hareketle bir ideolojiye "bağlanmak" zorunlu olmasa da ideolojisizlik de imkansızdır. İdeolojilerin esnemeyen özleri, kural üreten dinamoları, iyi tespit edilmeli; bu tespit doğrultusunda hangi ideolojilerin birbiriyle zorunlu çelişki içerisinde olduğu ortaya konmalıdır. Bunu yaptıktan sonra ise bir ideolojinin veya ideolojilerin doğru olduğuna kanaat getirilebilir. Getirilmelidir de.