Bu güzel bir soru, çünkü birçok insanın gözden kaçırdığı şey bu: Evrime dair son 160 yılda biriken o kadar geniş bir bilgi birikimi var ki, bir "kahve muhabbeti" sonrası evrime ilgi duymaya başlayan biri için bu saha sanki dün keşfedilmiş de bugün masallar anlatılıyormuş gibi geliyor. E akademik makale nedir, nerede bulunur, nasıl okunur gibi konularda da sıfır bilgiye ve donanıma sahip olduğumuz için (ki bu kısmen normal; sonuçta kimse bilim insanı olarak doğmuyor), halkın anlayacağı düzeye indirgenmiş olan belgeseller sanki bilimkurgu imiş gibi geliyor.
Ne tuhaftır ki astrofizik, kozmoloji, hatta etoloji ile ilgili belgesellerde aynı hisse sahip olmuyoruz. Bir siyamangın belli bir davranışı neden yaptığını nereden biliyoruz? Bir ötegezegenin atmosferindeki kimyasal derişimini nereden biliyoruz? Büyük Patlama'dan 0.0001 saniye sonra ne olduğunu nereden biliyoruz?
Bunların hepsi, tıpkı evrimsel biyolojide olduğu gibi, derin bir akademik arka plandan geliyor. Buna "literatür" ("yazın") adını veriyoruz. Akademisyenler bulgularını ve metotlarını bilim camiasıyla hakemli dergiler yoluyla paylaşıyorlar. Diğer bilim insanları bunları okuyor, bilgileniyor, kendi perspektifleriyle testlere tabi tutuyorlar. Bu sırada Evren'e dair yepyeni şeyler keşfediyorlar.
Evrimde bildiklerimiz genetik, paleontoloji, karşılaştırmalı anatomi, fizyoloji, vb. sahalardan geliyor. Genlere bakarak belirli canlıların belirli davranışlarına sebep olan genleri tespit ediyoruz. Sonrasında bunları yakın akrabalarıyla kıyaslayıp, bu genin yaklaşık ne kadar süre önce evrimleşmiş olması gerektiğini buluyoruz. Sonra fosil aramaya başlıyoruz ve ne beğenirsiniz? Tam da genlerden gelen bilgiden doğan davranışa uygun şekilde fosilleşmiş bir fosil tespit ediyoruz. Tam da bulmayı beklediğimiz kayaçlarda, ne daha eskisinde, ne daha yeni kayaçlarda. Tam umduğumuz gibi! Sonrasında "Eğer bunlar doğruysa ve bu tür bu şekilde evrimleştiyse, onunla yakın akraba olduğunu bildiğimiz şu türde de şu özelliği bulmayı bekleriz." diye bir hipotez ileri sürüyoruz. Bunu test ediyoruz ve evrimin öngördüğü sonuca birebir ulaşıyoruz.
İşte tüm bu bağımsız veri hatları bir arada çalışıp, birbirinden habersiz olarak birbirini doğruladıkça, geliştirdiğimiz Evrim Teorisi de güç kazanmaya devam ediyor. Evrim Teorisi güçlendikçe ve diğer alanlarda kullanıldıkça, şu soru doğuyor: "Eğer evrim doğruysa, psikolojide şu kavramı şu şekilde açıklayabilmeliyiz ve şu grupta şöyle bir özellik bulmayı beklemeliyiz." diyoruz ve aradığımızda, tam da beklediğimiz gibi buluyoruz. "Eğer evrim yasası gerçekten temel bir yasa ise, bilgisayarda modellediğimizde de simülasyonlarımızın onları kodlamadığımız davranış ve özellikleri kazanması gerekir." diyoruz ve test ettiğimizde evrimin biyoloji-üstü bir yasa olduğunu görüyoruz. İşte 160 yıldır Evrim Teorisi bu nedenle bilimin gördüğü en güçlü teorilerden biri olarak varlığını sürdürüyor. Nereye baksak öngörüleri doğru çıkıyor, hemen her bilimde paradigma değişimleri yaratacak kadar isabetli sonuçlar üretiyor.
Tabii ki kimi noktada zekanın kullanılması gerekiyor. Bazen bir fosilin tam olarak ne özellikte olduğunu bilemiyoruz. O durumda, günümüzdeki benzer türlere bakarak, en yakın tahmini üretmeye çalışıyoruz. %100 doğru mu bu tahminler? Elbette değil! Ancak ilk etapta görünenin aksine, birilerinin oturduğu yerden salladığı şeyler de değil. Bunlara temel olan geniş bir akademik külliyat var ve bu külliyatın her bir parçası ince elenip sık dokunarak tespit edilen gerçeklerden oluşuyor.
266 görüntülenme
Kaynaklar
-
Yazar Yok. Australian Museum. (27 Kasım 2019). Alındığı Tarih: 27 Kasım 2019. Alındığı Yer: Bağlantı
| Arşiv Bağlantısı
-
Yazar Yok. Cosmos Magazine. (27 Kasım 2019). Alındığı Tarih: 27 Kasım 2019. Alındığı Yer: Bağlantı
| Arşiv Bağlantısı