Bu durum bu çağla ilgilidir öncelikle, geçmişte böyle bir duruma girecek bir hayat yoktu hemen hiçbir çocuk için; birinin yanında çıraklığa veriliyor, sağlık adına birçok şey olmadığı için etrafında bebeğinden orta yaşlısına sürekli ölümler, ne bulursan onu yemek, şanslıysan aile işine çekilmek, daha şanslıysan okul ama kalan "boş" zamanı yine aile/ev geçimi için bir şeylerle doldurmaya çalışmak, vb.
Yani hiç kimse "çocuk" değildi bu zamandaki gibi, bundan sadece 50 yıl önce bile 20li yaşlarında nice insan bu zamanın bırakın 20li yaşları 30lu 40lı yaşlarının dertlenmediği şeylerle dertlenip kolluk kuvvetlerince dövülüp tartaklanıp hatta asılmadı mı? Hatta 15-20 yıl önce bile "çocuklar" için ayıplanılan ve hatta dayak atılan konular (bacak bacak üstüne atmak, ses yükseltmek, vb) şuan konuşulsa bile "köylülük" sayılıyor, bu ne demek?
Çocukları çocukluklarına bırakmak, hayatı tanımaya anlamlandırmaya başladıkları dönemde çocukluk algısıyla bir dünya inşa etmelerini sağlıyor, ortalama olarak ilkokul bitene kadar sadece oyun oynayıp pohpohlanan çığlık çığlığa ağlamasın diye her türlü imtiyaz tanınan çocuk hormonlarının etkisine ve ufak ufak hayata girmeye başlayınca o kafasında inşa ettiği dünya ile yüzleşmeye başladığı dünya uyuşmuyor, temelde benim gözlemimce yaşanan bu. Çünkü ben dahil intihar meyili olmayan binlerce ergen tanıdım ve tanımaya devam ediyorum, biraz irdeleyince derdi gerçekten "insan yetiştirmek" olan bir aile çıkıyor altından.
Ailesince en ufak bir sorumluluk verilmeye alıştırılmamış hatta ilkokul ödevlerini bile anne babası yapan çocuklar okul ve hatta aileden gelen anlık gereken sorumluluklarla yüzyüze geldikçe de bunun inşa ettiği dünyayla uyuşmadığı dürtüsüyle sorumluluk kaynaklarıyla çatışıyor, bu uyuşmazlığın derecesi yükseldikçe de bu durumun çekilmezliği arttığı için intihar düşüncesine kadar götürüyor.
Tabi durumun birkaç başka değişkeni de var ama aslan payı genelde bu şekilde benim penceremde.