3+1 boyut içindeki tüm fiziksel yapılı canlılar, kendi oluşturdukları "gerçeklik" tanımını, çevresel uyaranlar üzerinden kurgular. Sinir sistemlerinin çevresel uyaranları yorumlamasına gerçeklik demek zorundadırlar. Çünkü bu boyuttaki fiziksel beden sahibi varlıkların gerçeklikle doğrudan etkileşimleri bulunmaz. (sınav gereği) Her biyolojik yapının belli bir algılama düzeyi bulunmaktadır. Bu sınırlar içindeki uyaranları algılayabilirler. Bu düzeyin dışındaki uyaranlara "kör" dürler. (Buna rağmen hakkında fikirleri olmayan fenomenler için yoktur diyebilecek haldedirler) Diğer yandan tüm biyolojik varlıklar, algılayabildikleri uyaranların, aslında oldukları skalanın sadece belli bir miktarını yorumlayabilirler. (ışık tayfının çok çok ufak bir kısmını örneğin)
Elde edilen uyaran yorumu, beyin tarafından yaklaşık olarak 6 katı hale gelmiş - manipüle edilmiş - yorumlanmış şekilde algıya dönüşür. Bunun yanında her bedenli birey, kendi algı yorumunun gerçekliğini değerlendirecek referanslardan mahrumdur.
Bunun yanında, fiziksel beden sahibi olmak (gerçekle yalıtılmışlık hali), bilincin kendi gerçekliğinden de yalıtılmış olmak anlamına gelir. Yani bilinç, sahip olduğu beden ve algılarının gerçekliğini denetleyecek hiçbir onay mekanizmasına sahip değildir. Kendi gerçekliğini değerlendirecek referanslardan mahrumdur.
Fiziksel evren - dünya kurgusu, tekamül açısından önemli bir sahadır, burada bilinçler kısa bir süre hakikatten ve gerçeklikten uzaklaştırılır, kendilerini - tepkilerini-tekamül aşamalarını araçlar vasıtasıyla deneyimlemeleri sağlanır. (olaylar - kişiler - etki tepkiler üzerinden kendini anlama çabası) Gerçekliğe erişimi bulunan varlıklar için özgür irade söz konusu olamayacağı için (sisteme dahil olmuş bilinç), temel tekamül yolculuklarından biri bedensel etkilere maruz kalmadır.