Dizelerin devamında koyun kurt ile gezerdi, fikir başka başka olmasa diyor. Yaradan'ın evreni zıtlıklarla yaratmasına, zıtlık olmasaydı ortaya güzelliklerin çıkmayacağına yorulabilir bu düğüm.
Aşık Veysel, genel olarak türkülerinde doğanın detaylarından yola çıkarak yaradana varmıştır. Gözleri görmemesi sebebiyle çocukluk ve gençlik yıllarında biraz hor görülmeye maruz kalmış ya da bu hissiyatı yoğun yaşamıştır. Alevi olmasından ötürü muhtemelen farklı psikolojik baskılar da görmüş olabilir büyük şehirde. Örneğin bir başka türküsünde;
Vardım kurnanın başına, bir yudum su vermediler der.
Tüm Reklamları KapatAşık Veysel
Kendini ayrık otu gibi hissetmiş olabilir.
İşin karakter tahlilini bir kenara bırakırsak Dünya üzerinde neredeyse tüm öğretiler karşıtlığın güzelliğinden, karşıtlığın aynılığından bahseder. Ying yang felsefesi de aynı şeyi söyler, Anadolu'da Yunus Emre öğretileri de. Örneğin;
Sen sana ne sanırsan, ayruga da onu san, Dört kitabın manası budur eğer var ise.
Tüm Reklamları KapatYunus Emre
der Yunus Emre. İlk cümlede kendin için ne düşünüyorsan karşındaki için de onu diyor. Bu zıtlığın aynılığı öğretisidir.
Hatta işin bir ileri kademesinde zıtlık dediğimiz şey ak'tan kara'ya kara'dan ak'a bir varış halidir ve hep bir devinimdir. Durduğun nokta sadece bir duraktır, karşındakini başkası sanma der. Bunu bir diğer popüler türkü olan iki kapılı han türküsünde de görebiliyoruz rahatlıkla.
İki kapılı bir handa, gidiyorum, gündüz gece, gündüz gece...
Aşık Veysel
Burada bahsedilen şey tahmin edebileceğiniz gibi doğum ve ölümdür. Birbirine bu kadar zıt iki olgunun arasında insanoğlu sadece bir devinim halidir yaşam. Aşık Veysel bana göre gözlerinin görmemesinden dolayı farklı algılıyordu. Bu da çok normaldir. Ezcümle bahsi geçen sözler ile aynılığın sıkıcılığından, farklı renklerin güzelliğinden bahsetmiştir.