Bence Var…
Aşk bana göre; gönüllülük temelli, genetik kodlarımızın “soyunu sürdür” emrine dayanan, kimyasal içerikli cinsel, bedensel uyumunun; sosyolojik, edebi, ruhsal veya nasıl tanımlarsak tanımlayalım, adıdır. Büyük çoğunluğumuz da onun meyvesiyiz.
Ve evet bir ihtiyaçtır. Gerek soyun devamı içerikli genetik dayatma gerekse bunun yansıması olan ve edebi anlam yüklediğimiz sosyal gereklilik bunun bir ihtiyaç olduğunu söyler.
Fakat biz insanlar sosyal varlıklar oluşumuz gereği sırf et, kemik, kas, güdü ve dürtülerden müteşekkil değiliz. Soyut düşünebilme ve maddeye-olguya mana (anlam yükleme) verebilme yetimiz de var.
İster gerçeğe( nesnel) dayalı olsun ister kendinden menkul (öznel) olsun bu mana, varlığımız için bazen maddi gerçekliğimizden de öncelikli olabiliyor.
Bir şey, değer, amaç için kendini feda edebilme, başkaları için hayatını adayabilme vb. gibi aşk da bazen bizim için tüm bunların ötesinde bir anlam taşıyabiliyor ve maddi temelin dışında soyut bir anlam kazanabiliyor. Bir düşünceye, bir olguya, bir güzelliğe, bir ilahi vasfa vb. aşık olmak gibi…
Ancak ister maddi temelli fizyolojik ve buna denk düşen sosyolojik gerekliliklerin ister mana boyutu ile tamamen soyut temelli gerekliliklerin bir sonucu olsun aşk, yaşayanca adı, kapısını çalıp çalmadığı, o olup olmadığı anlaşılsa da anlaşılmasa da zaruri bir ihtiyaçtır. Ekmek gibi su gibi…