(Sorunun altında "Yasaksa affola" yazıyor. Tabii ki değil, neden olsun. Saygı ve mantık çerçevesinde herkes istediği her şeyi sorabilir. Bu soru da oldukça mantıklı.)
(Bu cevabın, yine bu isme ait başka bir soru olan "Psikolojimi nasıl yenebilirim?" sorusuna ve altında yazılan "Yanacak mıyım?" sorunsalını çözümlemeye de yardımcı olacağına inanıyorum.)
Buradaki fikir, bilimsel araştırmaların ortaya koyduğu verilere dayalı sonuçların kanıtladığı bir gerçek olmamakla birlikte, bence bilimin bugüne kadar vardığı sonuçlardan farklı bir yere ışık tutmuyor.
Hayatta kalmak ve türün devamlılığını sağlayabilmek için insanın, diğer canlıların mücadele ettiği problemlerin yanı sıra bir gerçeklikle daha mücadele etmesi gerekir; o da akıldır. Aklın çıkartma ihtimali olan bütün sorunlarla başa çıkabilmek için yine aynı akıl bazı irrasyonel konseptler dizayn eder; ve tabii ki irrasyonel şekilde dizayn edilmiş bu konseptlerin en kapsamlısı Tanrı(yaratıcı) konseptidir.
Sürecin temel akışı şöyledir:
Akıl ilk önce aksini kanıtlamanın imkansız olduğu bir konsept dizayn eder. Bu konsepti, KASITLI OLARAK aksinin kanıtlanması imkansız olacak şekilde dizayn eder. Daha sonra konseptin güvenilirliğini arttırmak için kendi dizayn ettiği konseptin aksini kanıtlamaya çalışır. Amaç, kasıtlı olarak aksini kanıtlamanın imkansız olacağı şekilde dizayn edilmiş bir konseptin aksini kanıtlamaya çalışarak ve kaçınılmaz son olarak bunu beceremeyerek, KONSEPTİN GERÇEK OLABİLECEĞİ İLLÜZYONUNU YARATMAKTIR. Ve soru sorulur; "Tanrının olmadığını kanıtlayabilir misin?". Akıl bu sorudan sonra gelebilecek olan ve en mantıklı gibi gözüken argümanı yine kendisi üretir (Zaten soru, bu argüman üretilebilsin diye sorulur) ve "Eğer olmadığını kanıtlayamıyorsan, olmadığını söyleyemezsin." der. Aslında oldukça akılcı ve rasyonel olan bu argümanın, akılcı ve rasyonel bir yapıda mı kalacağının, yoksa manipülatif bir yapıya mı bürüneceğinin belirleyicisi, argümanın ilişkili olduğu kaynağın yani fikrin çıkış noktasının rasyonel olup olmadığıyla ilgili olduğu için, hangi yapıda olduğu zaten en başından belirlidir. Söz konusu aklın bu dizaynı olunca, argümanın ilişkili olduğu kaynak irrasyonel olduğu için, otomatik olarak argümanın yapısı da artık akılcı ve rasyonel değil, manipülatif bir yapıdadır. Aksinin kanıtlanması imkansız olacak şekilde dizayn edilmiş bir şeyin olmadığını tabii ki söyleyemezsiniz. Ancak amaç gerçekleşir ve akıl kendi kendini manipüle edebilmeye başlar ve en sonunda "Eğer olmadığını kanıtlayamıyorsam yok diyemem, o zaman Tanrı vardır." sonucuna varılmıştır artık. Halbuki bu argüman başka bir şekilde de üretilebileceği için, akıl istediği kadar mücadele etsin konseptin açığını keşfetmek zorunda kalır, kaçınılmaz son olarak argümanı ters tarafına çekmeye yeltenir ve "Tanrının olmadığını kanıtlayamadığım gibi, hiçbir kanıt olmadığı ve görmediğim için Tanrının olduğunu da kanıtlayamıyorum, o zaman Tanrı olmayabilir." der (Konseptin aksinin kanıtlanamaması için dizaynın en gerekli öğesi elbette ki bilinmezlik, tam olarak anlaşılmazlık, çözülemezlik gibi öğelerin yanı sıra GÖRÜNMEZLİKTİR. Söz konusu bu dizayn olunca, göremiyor olman olmadığı anlamına gelmez argümanı, olmadığını kanıtlayamıyorsan yok diyemezsin argümanının ikiz kardeşidir. Böyle bir konseptin son kullanma tarihini uzatmanın en iyi yolu, ana karakteri görünmez yaparak, konsepti tehlikeye sokabilecek her sorunun üzerinin örtülmesidir. Akıl oldukça akıllıdır). Akıl tam Tanrı'nın olmayabileceği sonucuna varacakken, bu açığın yamasını hemen yapar ve yine kendi dizaynı olan cehennem konseptini devreye sokarak "İnanmazsan yanarsın" fikrini sunar. Dizaynın son parçası olan "Korkuyu Yönetme Modülü"ünü yerine yerleştiren ve kendini en verimli şekilde manipüle edebileceği noktaya getiren akıl, artık kendini tam olarak ele geçirmiştir.
Burada konunun etrafında döndürüldüğü Teizm akımının yanı sıra Tanrı'yı tanımlamakla ilgili aklın ileri sürdüğü Deizm ve Panteizm gibi diğer akımlar da, bu kendi kendini kontrol etmeye çalışma sürecinin sürdürülebilmesine yönelik güncellemeler ve yamalardır. Bu akımların içerisinde görece en akılcı olan Panteizm akımı bile, yapısı yüzünden bilinç ve öz farkındalık dışında başka bir şey bilemeyen aklın, evreni kendi anladığı anlamda bir yapıya sokma çabasıdır.