Evet, dissosiyatif kimlik bozukluğu (DKB), tek bir beyinde adeta kalabalık bir apartman dairesi gibi birden fazla kimliğin (alter) ikamet edebileceğini gösteren karmaşık bir durumdur. Bu alterlerin her birinin, beynin farklı bölgelerinde (prefrontal korteks, amigdala vb.) kendi adına özel Wi-Fi şifresi varmışçasına farklı sinirsel aktivasyonlar göstermesi işin en entelektüel ama bir o kadar da absürt kısmıdır. Bu zihinlerin birbirine zarar vermeden, hadi bugün vücudu sen kullan diyerek centilmence yaşaması pek mümkün değildir; genellikle beyin kumandası için çıkan bir iç savaş yaşanır. Yabancı el sendromu ise bambaşka bir skeç; bir elinizin diğerine "ben seninle çalışmıyorum" diyerek sendikal hak arayışına girmesi gibi, beynin iki yarım küresini bağlayan korpus kallozumun adeta greve gittiğini gösterir. DKB tedavisinde amaç, Survivor'daki gibi birini elemek değil, tüm alterleri tek bir "ben" çatısı altında toplayıp zorunlu bir grup terapisine ikna etmektir (entegrasyon). Yani "diğer kişilik yok mu oldu, katil mi olduk?" paniği yersizdir; o, ayrı bir bireyden çok, travmanın yarattığı sistemsel bir "bug" idi. Kimse öldürülmedi, sadece yazılım güncellendi ve sistem yeniden başlatıldı.