Zaman, evrenin maddi ömrünün, büyük patlamadan (doğumundan) bu yana süre gelen ve ölçenin neyi merkez aldığına göre değişen ölçümüdür. Göreliliği buradan ileri gelir.
Zaman nasıl evren oluştuğunda oluşuyor evren olsa da olmasa da arkada bir şeyin akması gerekmiyor mu?
Bu tamamen zaman algımızın ne olduğu ile ilgilidir. Şayet zaman algımız kolumuzdaki saate dayalı ve sanki bizden bağımsız ezeli ve ebedi şeklinde bir algı ise, o zaman görelilik(izafiyet) kavramı hükmünü yitirir. Hıza bağlı olarak zamanın değişkenliği söz konusu olamaz. Işık hızına ulaştığımızda da zamanın durması söz konusu olamaz. Ancak durum böyle değil.
Zaman görelidir. Saatte 240 kilometre hızla ve birbirine paralel giden iki trenin içindeki iki farklı yolcu hareketin olmadığına dair her şeyin üstüne yemin eder. Ancak dışarıdan bir gözlemci de, her iki trenin 240 km. hızla gittiği üzerine aynı yemini eder. Hatta, ola ki bu trenler zıt yönlerde aynı hızla hareket ettiğinde, bu trenlerdeki iki farklı insan karşıdaki trenin saatte 480 km. hızla geçtiği üzerine bildiği bütün yeminleri eder.
Hiç biri de günah işlemiş olmaz. Hepsi de haklı olur. Çünkü kendileri merkez olmak üzere gözlemledikleri, ölçtükleri, hissettikleri şey tamamen doğrudur. Farklı olan tek şey ise hıza-harekete görece konumlarıdır. Görelilik denilen şey budur.
Atom ve atom altı düzeyde ve evrenin kendisi için bu durumu değerlendirdiğimizde, karşımıza çıkan temel tanımlama; zamanın, çoğul (kompleks) olan maddenin, özüne (tekile) dönme süreci olduğunu görürüz. Bu, canlı formları için ölme, çürüme ve atomlarına ayrışma sürecidir. Yaş dediğimiz şey de budur. Doğduğumuz andan itibaren yavaş yavaş ölüme, atomik ayrışmaya kadar gidecek olan sürecin adıdır.
Bunun evren için genel geçer ifadesi entropi’dir. Maddenin çoğuldan tekilliğe yolculuğu… Dolayısı ile zaman maddeye tabidir. Ve evrenin (bizim olan ve gözlemleyebildiğimiz evrenin) büyük patlamadan öncesine dair durumu ile ilgili bir verimiz olmadığı için ancak patlama sonrası enerjiden açığa çıkan maddeye dayalı bir değerlendirme yapabiliriz. Kısaca, zaman dediğimiz şey maddenin bozunumu (doğumdan ölüme işleyen süreci) ve tekilliğe yolculuğu, madde de büyük patlamanın eseri, büyük patlama da evrenimizin ebeveyni olduğundan, maddeden bağımsız bir zaman algımız da olamaz.
Olmasının tek bir koşulu var: Büyük patlama öncesine dönmek ve tekil olan evrenimizi, dışından ve elinde bir kol saati ile izleyebilmek. O zaman, evrenimizden azade bir dış gözlemci olarak zaman, biz merkez olarak farklı şekilde akacaktır ve fakat tabi olduğumuz bir üst evrenin aynı olan koşullarına bağlı olarak. Yani hiçbir şey değişmeyecektir. Sonuçta bizlerin de, kolumuzdaki saatin de hamuru aynıdır, zamanı başlatan ve tekilliğe (son ölüme) giden madde…
Madde yoksa zaman yoktur. En azından bilim böyle diyor.