Bireylere, onları sevip sevmediğimiz üzerinden tavır belirleme, en ilkel çocuk çağındaki yaklaşımdır. İletişimde olduğumuz kişiler, özellikle de kişisel nedenlerle -olumlu ya da olumsuz- tavır belirlenecek kadar basit değillerdir asla. Kişisel nedenlere bağlı bir yaklaşım gösterme durumu, kişinin yaklaşım tarzını muhatabının belirlemesi demek aslında. Yani ben eğer bir kişiyi sevmediğim için saygısız bir yaklaşım sergiliyorsam, benim nasıl davranacağımı muhatabım belirliyor demektir. Bu da içsel referanslarımın zayıf olduğunu kısaca tutarsız olduğumu gösterir.
Bu sadece kişisel ilişkilerle sınırlı bir durum değil, sevmediğim bilim insanının bilimsel bulgularına da kişisel tavır belirleyebilirim, çünkü sevmediğim bir kişi ortaya koymaktadır.
Bu aslında biraz da reptilian beyin eğitimiyle de alakalı biraz. Yani analiz-sorgulama süreçleriyle iyi gelişmiş bir orta beyin, ilişkilerde duyguları değil, rasyonel tutumları öncüller. Dürtüsellik, kişilerin ne düşündüklerinden çok nasıl göründükleri ya da bende ne hissettirdiklerine odaklar. Bu nedenle hem kendi gelişimim, hem de üretilecek yeni bilimsel yaklaşımları engeller.
Kendisine yeterli değeri veren bir birey, muhatabına, onun nitelikleri üzerinden ve temel evrensel insani değerler üzerinden yaklaşır. Zarar görme durumuna kadar.