İyi kötü, fayda zarar gibi kavramları bilinçlerimiz üretir. Bunu da kendi benliksel özellikleri nedeniyle yapar. Bizler kendi benliğiimizde olmayan özellikleri bilemeyecek durumdayız. Bu şekilde benliğiimizdeki canlılık vasfına dair özellikleri bizzat deneyimler ve fayda zarar iyi ve kötü gibi kavramları bu yolla türetiriz. Sanıldığı gibi ahlak ve etiğin kaynağı toplum ve toplumsal kurallar değildir. Ahlak ve etik bireysel ve benliksel özelliklerle kaynak bulup toplumlara yayılır. Ancak gelenekçi yani atadan babadan ve toplumdan alınan herhangi bir şeyin anlamı kişilerde değisik algılanır. Yani bu yolla kişi de oluşan gelenekçi davranış kalıpları rasyonel olmaktan uzaktır ve hepsi sorgulanarak bilinç tarafından kaldırılıp çöpe atılmalıdır. Çünkü gelenekçi bu gibi benimsenen davranış ve algılama kalıpları tabulara dönüşür neden ve niçin sorgulamadan bu kalıplara insanlar uyarlar. Dünyanın neresine bakarsaniz bakın bu sembolik ve geleneksel kutlama kültürünü veya törenleri, giyim kuşam kültürünü, adet diye yapılan tonlarca saçmalığı görmek mümkündür. Bütün bunlar insanın bilinci yerine çocukluktan beri beynine işlenen gelenekçiliği benimsemesine dayanır. Ancak bilinç herşeyin üzerindedir. Tümünü sorgulayıp kendi zihnimizi bu saçmalıkların bir çoğundan kurtarma potansiyelini bize sunar. Neyse ki de sunar. Çünkü bir tarafta bu gibi kalıp davranışlarda ve algılama biçimlerinde gözümüze cisim yaklaşmasindaki refleksimsi mekaniklik diğer tarafta bilincin nöroplastisite esnekliği. Bu ikisi çatışır ve bir kez objektif sorgulamaya başlayınca insan bilinç herşeyin üzerine çıkar ve bu potansiyel de insanın hayvanlardan ayıran en önemli şeydir. Çatışma hayvan topluluklarındaki gibi insan topluluklarının da davranış kalıpları benimsemesine dayanır. Bu anlam hayvan toplulukları ile insan toplulukları aynı mekanik zihin durumunu sergiler. Ancak benliksel özelliklere dayanan bilinçli bir halde bambaşka bir tablo vardır. Burada objektif bir referans noktası vardır. Çünkü her benlik kendine ve benliğinin özelliklerine mahkumdur ve bunu deneyimler bizzat yaşar. Böylece sana yapılmasını istemediğini başkasına yapma diye özetlenen etiğin en temel ilkesi tüm insanlar bakımından evrensel bir biçimde varlık bulur. Ahlak deyince kabile dansı yapan toplumların uydurma kurallarını ahlak kuralı niteliği vermiyorsanız işin gerçek sorgulamasında varacağınız yer her zaman kendi benliğiniz ve buna dair farkındalığınız, kendiniz olacaktır. Etik saçmalık diyen kişi şunu KESİNLİKLE kabul etmelidir. Birisi gelip o kişiye sebepsiz zarar verdiğinde bile etik saçmalıktır diyen biri bu davranışa yanlış veya kötü diyemez ve ağzını açmaya bile hakkı yoktur. Yok eğer kişi kendi benliğinde karşısındakinin durumunu duyumsuyorsa o zaman yukarıdaki gibi kendisini o kişinin yerine bilinci ile koyar ve o kişinin durumunu kendi benliğinde hisseder ve buna göre etik kavramını benimser. Bana göre etik değerlerin kaynağı olarak insanın kendi benliğinin olması bu kadar açıkken ve bir filmde insan doğrama sahnesini izlerken bakamayan ve kan görmeye dayanamayan insan bunun nedeninin aynı kanın kendi damarlarında dolaşması olduğunu anlayamıyorsa daha sorgulamada yolun başında bile değildir.