Her şey eleştirilebilir, en azından akıl dediğimiz şey bunu öğütler.
Eleştiri; tartışma gibi dilimizin en güzel kavramlarından biri. Birinin kökeni elemek diğerinin tartmak.
Her şey eleştirilebilir. Yeter ki doğru eleği kullanalım. Una un, bulgura bulgur, kepeğe kepek, buğdaya buğday… Doğru elek karmaşayı gideren, sapla samanı ayrıştıran elektir. Söz konusu bilim olduğunda buradaki doğru elek, yanılmış olmaktan da haz duyacak tarafsızlıkta sadece gerçeğe ulaşma arzusuna dayanan bilimsel metotların ta kendisidir. Bir farkla: Bu güne kadar kuşku duyulmayan bilimsel metotları da aşma cesareti gösterebilecek bir akıl ile… Dâhileri biraz deli yapan ve Bilginden ayıran çok ince çizgi misali…
Her teori eleştirilebilir, her bilimsel kanun gibi. Eleştiriye kapalı olan gelişemez, gelişemeyen çürümeye mahkûmdur.
Bu tespit bilimi önceleme koşuluna bağlıdır. Yoksa inanç temelli konularda zaten sorunun kendisi cevabı da içerdiği için (inanıyorum bu böyle şeklinde) eleştiri hem mümkün değildir hem de zaman kaybıdır.
Burada amaç, evrimin peşinen reddine yönelik açık aramak ve yaratılışa yönelik , sorgulanamaz, tartışılamaz, kuşku duyulamaz olanı sanki bilimsel ve akla dayalıymış gibi sunmak çabası ise; Evrimin vereceği tek cevap: yolcu yolunda gerek…
Evrimin tartışılamayacağını, eleştirilemeyeceğini iddia etmek de arka kapıdan aynı yola çıkar ve akıl işi değildir. İllaki eleştiri veya tartışma olmak zorunda değil, herhangi bir şeye tamamen kapalı olan her şey bağnazlıktır…