Bir PC'de işlem yapan işlemcinin kendisi açısından yaptığı şey sadece tek tek elektron transfer etme süreci veya etmeme sürecidir. İşlemci açısından yada daha genel olarak bilgisayarın kendisi açısından ortada ne mantık ne anlam ne de veri bütünlüğü vardır. Çünkü PC yaptığı işlemin bütününe dair hiç bir farkındalık taşımaz. Burada bilim kavramını gözlemciden bağımsız ele alanlar için işte bu durum aynı biçimde evren için de geçerlidir. Yani evrende de kollektif bir veri işleme süreci gözlemciden bağımsız olmadığı için herşey ama herşey parçacık etkileşimine dayanan bir durumda olarak gözlemci gözleme dahil edilmezse anlamını ve bütünlüğünü yitirecektir. Bu nedenle bilinçsel olarak kollektif veri işleme yapan beyinlerimiz yani bizler gibi sinir sistemi olan canlılar evrenin görünen yüzünü belirler. İşte bilim ilki iken ilim ikincisidir. Yani bizim kendi gördüğümüz algıladığımız ( yani algı araçlarımızla gördüğümüz algıladığımız ve buna göre tanımladığımız biçimiyle) evren ilimin konusudur. Bilimin konusu değildir. Bunu şu şekilde de düşünebilirsiniz. Evrende tad diye bir şey yoktur. Mesela bir elmanın tadı evren için konuya bizler dahil olmadığı sürece yoktur. Bir elmanın aldığımız tadının evren için bu nedenle hiç bir anlamı hatta varlığı yoktur. Biz denkleme dahil olursak işte bu tad var olur ve ortaya çıkar. Tabi ben olması gerekeni burada ifade ediyorum. Çünkü bizler kendi dünyamıza hapis olduğumuz için evreni de sadece kendi gözlemlerimiz ile tanımlamak zorundayız. Ancak gerçekte evren gördüğümüz şekilde bir yer değil. Evren mikroskopla gördüğümüz yapıda. Çünkü bizim gördüklerimiz ve algı eşığimiz evrenin gerçek 'yüzünü' belirleyen bir ölçek değil ve böyle bir ölçeklemeyi objektif kabul etmek için hiç bir neden de yok. Bunu şuna benzetebiliriz Biz evreni uzak mesafeden dünyayı gören bir uzaylı gibi görüyoruz. Çünkü algı ölcegimiz bir mikroskopa göre milyonlarca hatta milyarlarca km'den evrene bakmak gibi bir durumda. Bu nedenle gördüklerimiz evrenin gerçek durumu değil. Bizlerin gördüğü manzaraya dair biraz daha başka bir örnek verirsek LED TV örneğini verelim. TV nin kendisi için ortada sadece farklı renkleri üreten veya yanıp sönen tek tek ledler vardır. İşte yukarıdaki PC nin durumu da aynen böyledir. Oysa bizler yani gözlemci için TV ekranında bütünsel ve anlamlı görüntüler oluşur. Eğer TV ekranını mikroskopla veya büyüteçle incelesek LED'lerin yapısından ve anlamsız ışıklardan baksa bir şey göremezdik. Ne zaman ki 'km' uzaktan misali TV'den uzaklaşıp kendi beyinlerimizin kollektif veri işleme süreci ile ekrana bakarsak işte o zaman bizim için anlamlı ve bütünsel mesela TV ekranında bir insan görüntüsü oluştuğunu ve var olduğunu görürüz. İşte evrene bakan gözlerimizin durumu da aynen bu şekildedir. Evreni kendinden bağımsız algıladığını ve tanımladığını zannedenler büyük bir hata içindelerdir. Gerçekte durum burada anlatmaya çalıştığım şekildedir. Bu nedenle daha çok dinlerde kullanılan ilim kavramı insanı (gözlemciye) içinde barındırır ve bu şekilde kullanılır. Bilim ve ilim sözcüklerinin farkı buradadır.