Sorunuzun içerisinde belirttiğiniz ön kabullerinizde bazı eksiklikler ve yanlış anlaşılmalar var.
Birincisi, "Tarımda kullanılan kimyasalların gerek insan sağlığına gerek çevreye olan zararları günümüzde zehirsiz sofralar mottosunu doğurmuştur." iddiası kendi içinde doğru ise de bu konuda yaşanan sorunlarla zerre ilgisi olmayan, tamamen yanlış bir kabul. Çamaşır suyu da insan sağlığına zararlı. Tek bir kişinin, "çamaşır suyu, zehirsiz evler mottosunu doğurmuştur" dediğini duyuyor muyuz? Hayır. Çünkü sayısız ürün insan sağlığına zararlı olduğu halde yoğun biçimde kullanılıyor. Buradaki sorun, tarım ilaçlarının insan sağlığına zararlı olması değil ki. Çünkü o ilaçlar, insan yesin/içsin diye üretilmiyor elbette. Çamaşır suyu gibi. Buradaki sorun, tek ama tek sorun, bu ilaçların, yanlış kullanılıyor olması. Sorun tarım ilaçlarında değil, sorun insanlarda. Tarımsal üretim yapan kişilerde. İlacın ne suçu var? Tüm ama tüm tarımsal ilaçlar ve gübreler, önerilen doz, zaman, biçim ve yöntemlerle kullanılsa ne insan sağlığına ne de çevreye hiç ama hiç zarar vermez. Ona göre üretiliyorlar. Ama onları kullananlar bu gerekliliklere uymuyorlar. Bir insan, yemek tabağını çamaşır suyuyla temizleyip yeterince durulamaz ise ne olacaksa tarım ilaçlarını doğru kullanmayınca başımıza gelen aynı şey. Sorun çamaşır suyunda değil, onu kullananda.
İkincisi, "Nitekim nüfus artışı ve insanlığın kaynakları hoyratça kullanması bu durumu olumsuz etkilemektedir." söyleminiz de pek doğru değil. Nüfus artışı bu durumu etkilemiyor hatta pek az ilgisi var. Dediğim gibi sorun, kullanımda. Hatta yoğun tarımsal ilaç kullanımı, nüfus artışının mecburen ortaya çıkardığı bir durum. Mecburuz ilaç kullanmaya. Başka türlü bu kadar fazla gıda üretemez ve bu nüfusu besleyemeyiz.
Üçüncüsü, "Tarımda kimyasal kullanımdan sonra herhangi bir kalıntı çözücü veya öncesinde önleyici preparat hazırlanabilir mi?" sorunuz da hedef şaşırtan bir öneri. Çünkü 1- Çözücü uygulamalar zaten var ama bunlar mutfaklarda kullanılıyor. Sirke bile bu amaca hizmet eden doğal bir çözücü. Ama bunun tarımsal faaliyetlerle ilgisi yok. 2- Bazı kimyasallar gıdaların yüzeyinde değil içeriğinde bulunuyor. Çözücü kimyasallar bir işe yaramaz.
Görüldüğü gibi bu konu, neredeyse baştan sonra yanlış anlaşılmalarla, kavram karmaşaları ile bezeli. Şu unutulmamalıdır ki tarımsal ilaçlar, gübreler, ileri tarım teknolojileri ne yazık ki çok ama çok haksız biçimde şeytanlaştırılıyor. Eski teknolojilerde bazı etken maddeler gerçekten zararlıydı ancak bunların üretilme sebebi de insan sağlığının umursanmaması değildi, bu konuda bilgi olmamasıydı. Tüm bu zararlı kimyasallar piyasadan kaldırıldı ve üretilmiyorlar. Mevcut kimyasalların hiç birinin insan sağlığına hiç bir zararı yok. Günümüz teknolojisi ile çok daha detaylı testler denemeler yapılıyor. Hepsi, doğaya ve insana zarar vermeyecek şekilde üretiliyor artık.
Ve sorunuzdaki şu detay, bu konuda ne kadar büyük bir yanılgı içinde olduğumuzu gösteriyor ki, sanki zaten her şekilde bu ilaçlar bizi zehirleyecek, buna yapacak bir şey yok, bari onları gıdalardan uzaklaştırmanın yolunu bulalım gibi bir çözüm önermişsiniz. Böyle bir şey tamamen gereksiz. Mesele doğru kullanmak. Yerinde kullanmak. Zamanında kullanmak. Dozunda kullanmak. Hollanda, Türkiye'dan daha yoğun tarım yapılan bir ülke. Tek bir Hollanda üretiminin, pestisit kalıntısı sebebi ile sınırda kaldığını duyan var mı? Yok. Çünkü doğru kullanıyorlar.
Ve şu unutulmamalıdır ki, yoğun tarımsal teknolojilere, ilaca, gübreye mec-bu-ruz, nokta. Hiç ama hiç bir çaremiz yok. Organik tarım, doğal tarım, doğal ürün vs. diye konuşup bunları savunan ve tarımsa kimyasallara karşı olan kişilerin tarımın ne olduğundan bile haberi yok. Lütfen o kişilere, tarım nedir diye sorun. Bilmezler. Çünkü tarım "bitkilerin ve hayvanların, biyolojik faaliyetlerinin, insanın yararına kullanılması ve YÖNLENDİRİLMESİ amacıyla yapılan çalışmaların tümü"dür. Tarım, başlı başına, kendi başına zaten doğanın yönlendirilmesi, insanın menfaatine kullanılması, biçimlendirilmesi, gerçeklikten, doğallıktan çıkarılmasıdır. Tarım dünyasına ait hiç ama hiç bir şey doğal falan olamaz. Tarım, doğanın tam tersidir. Hele hele günümüzde ulaşılan noktada, hiç bir tarımsal varlık, kendi başına bırakılsa hayatiyetini sürdüremez. Tarımsal ağaç ile orman, tarımsal hayvan ile doğal hayvan arasındaki en temel fark budur zaten. Tarımsal ağacı ya da hayvanı doğaya bırakın, yaşayamaz. Yaşasa da hiç verim vermez,. Doğal ağaç ve hayvan ise zaten kendi başına hayatta kalabilendir. O nedenle, yiyip içeceğimiz her şeyi biz üretmek, yönlendirmek, korumak, desteklemek, biçimlendirmek zorundayız. İşin gerçeği bu.
Daha da detay vereyim: Doğada, hiç bir coğrafyada, tek bir bitki türü geniş alanlarda tek başına hâkimiyet kuramaz. Yok böyle bir bitki çeşidi. Biz ne yapıyoruz? Tüm bitki örtüsünü yok edip binlerce dekar alana pamuk, zeytin, buğday, fındık, pirinç, ... vs. ekip dikiyoruz. Tüm alanı tek bir bitkisel varlıkla dolduruyoruz. Neden? Çünkü o bölge o ürün için uygun. Daha fazla üretmek ve para kazanmak istiyoruz. Peki, bu coğrafyada bin bir çeşit böcek, kemirgen, sinek vs. yok mu? Var. E ne yiyecek bu hayvanlar? Biz tüm çeşitliliği yok ettik. Bizim ekip diktiklerimizi yiyecekler. Başka çareleri yok. Bu durumda da onlara "tarımsal zararlı" diyoruz. Biz o bitkileri, tektipleştirmeden binlerce yıl önce de o polülasyon oradaydı. Orası onların evi. Ama biz, o bölgeye zeytin dikip mecburen zeytini yiyen sineğe "zararlı" diyoruz. Elbette zararlı olan aslında biziz. Ama madem bundan utanmayıp bunu yapmaya devam edeceğiz, o ilacı kullanmaya mecburuz. Başka türlü bu nüfusu besleyecek tarımsal üretime ulaşamayız.
Neyse, uzatmayayım. Dünyanın artan nüfusunu beslemenin tek yolu, ileri tarım teknolojileri kullanmak, birim alandan çok daha fazla ürün elde etmektir. Bu esasın kaçınılmaz bileşenlerinden biri de tarımsal ilaçlardır. Tarımsal ilaçlardan zarar görmemenin tek yolu da gelişmiş, çevreye zarar vermeyen tarımsal ilaçlar üretmek ve bunları doğru kullanmaktır. Bugün için başka bir yol yok. Gerisi fantezi. Her zaman doğal tarımın varlığına, tükettiği yiyeceğin doğal olduğuna inanan birileri olacak, buna karşı yapacak bir şey yok. O kişilerw "organik ilaç" diye bir şeyin var olduğunu anlatmaktan vazgeçmiş 20 yıllık bir ziraat mühendisi biri olarak, tek bir domates için komşumuzu öldürmek istemiyor isek o ilacı kullanmak zorundayız diyorum.
Umarım açıklayıcı olabilmişimdir. Sağlıcakla...