Tabii ki aşk diye bir şey vardır.
Ancak nasıl ve neden...
Bizim milyonlarca yıldır miras - deneyim taşıyarak evrilmiş sürüngen beynimizin YAŞAMDA KAL ve ÜRE emirlerinin gölgesinde oluşan bir yan ürün.
Temel kod, ürememizi emreder. Hayvanlarda bu güdü, sosyal bir davranış, doğal bir faaliyet olarak yapılır.
İnsanda ise, gelişmi sosyal yanımız ve asıl konu prefrontal korteks....
Bütün güdüler gelişmiş korteks - orta beyin tarafından yorumlanır.
Üreme arzumuz da işlenerek, önce sosyal bağ kurulmasını öngörür. Yani önce aşık olmamız, bu sırada rasyonel düşüncenin sınırlandırılarak üremeye sevk, sonrasında da çoğalma faaliyeti.
Bizim aşk olarak tanımladığımız o inanılmaz ruhsal-insani duygu, aslında bizi temelde üremeye iten güdü nün yorumlanmış hali.
Bu arada tabii ki manevi yönden üstün aşklar da vardır, ya da kişiye duyduğu aşktan manevi aşka geçenler de vardır, bunlar konu dışı. Genelden bahsediyoruz.
Sıradan aşıkların hiçbiri aşık oldukları kişiden arzularını tatmin etmeme yolunu tercih etmiyor. Demek ki temelde olan şey, çoğalmanın sosyal hayata uyumlanması. Beyin yapısının karmaşıklığının bir dışa vurumu olarak birlikte yaşam kurma, sosyal bir bağ oluşturma yoluyla doğacak çocuğun bakımı da garantiye alınmış oluyor.
Aşk var, ama niteliği ve nasıl yaşandığı bireylerin kendi gelişmişlik durumlarına bağlı kısaca.