Çok güzel bir soru...
Fizik ve astronomi, üzerine çalışmalar yapmak için çok büyük teknik olanaklar ve bu nedenle de çok yüksek bütçeler gerektiren alanlar. Söz konusu teknik olanaklar aynı zamanda çok ama çok karmaşık mühendislik çalışmaları da gerektiriyor. Çok geniş araziler, çok fazla alet, makine, bina, personel, çok uzun süreçler, çok fazla hesaplama ve proje. Higgs parçacığını bulmak, çok fazla uzmanlığın bir arada uyum içerisinde çalışmasını gerektiren bir çaba. Tıpkı Ay'a gitmek, Mars'a bir uzay aracı göndermek gibi.
Bu gereklilikler yüzünden de fizik ve astronomi üzerine yapılan araştırma ve uygulamalarda, çok sayıda ülkeden çok sayıda biliminsanı bir arada çalışıyor. İşte CERN de bunun zirve örneği. NASA her ne kadar ABD'de kurulmuş ve başlangıçta orada finanse edilmiş olsa da bugün için yarı özel (Elon Musk) ve tüm dünya biliminsanlarının bir arada çalıştığı bir kuruluş.
Biyoloji ise böyle bir alan değil. Daha küçük bütçeler, daha az mühendislik, daha mütevazı fiziksel gereklilikler yeterli. O nedenle biyolojinin tüm gücü, belirli bir laboratuvarda ya da bir noktada toplanmış değil. Buna gerek yok. Çok sayıda araştırma kuruluşu ya da üniversite, kendi içinde, biyoloji alanında öncülük teşkil edebilecek çalışmalara imza atabiliyor.
Özetle... Bir hücreyi incelemek için, onu bir tüpün içerisine koyup elektro mıknatıslarla ışık hızında hareket ettirmenize gerek yok. Yaşamın öz enerjisi, onu anlayabilmemiz için yeterli hareketi sağlıyor.