Bence merak sonradan kazanılacak bir duygu olmaktan ziyade insana içkin, köreltilmiş bir duygu, içgüdüdür. O yüzden sorunun cevabı için merakın nerede köreltildiğine bakmamız gerektiğini düşünüyorum. İnsan çocukluğunda çok meraklıdır, çünkü hayat onun için henüz sıradanlaşmamıştır. Bize bugün normal gelen birçok şey onun için hala etkileyicidir. Dur durak bilmeden sürekli "Neden?" diye sorar. "Anne neden gökyüzü mavi?", "Baba neden senin sakalların var da annemin yok?", "Öğretmenim Dünya kendi çevresi etrafında dönüyor dediniz, peki ama neden?" Bu sorular bazen büyükler için can sıkıcı olabilir mesela bir öğretmen yetiştirmek zorunda olduğu bir müfredat dururken öğrencilerinden gelen bu "can sıkıcı" sorularla vakit kaybetmek istemeyebilir. İşten yorgun dönen bir ebeveyn kendisinin dahi cevabını bilmediği bu sorularla uğraşmak istemeyebilir. Bunların sonucunda çocuklar genelde baskılanır, kimi zaman geçiştirilir, kimi zaman bu kadar soru sormanın doğru olmadığı düşüncesi çocuğa aşılanır. Özellikle halkın "kutsallarına" yönelik sorular çoğu ebeveyn tarafından resmen bir suçmuş gibi gösterilir çocuklara. Halk arasında "Oralara bizim aklımız ermez." , "Düşün düşün b*ktur işin", "Fazla merak kediyi öldürür." gibi söylem ve deyimlerin de yaygın olduğunu düşünürsek çocukların öğrenme hevesinin kırılması bence oldukça olağan bir durum. Buna karşın belli bir yaşa kadar merakını koruyabilmiş çocuklar günümüz eğitim sistemine çarparlar. Katı bir müfredatı olan bu sistem insanı ezberciliğe yöneltir. Sınavı geçmek için öğrenmek zorundadır çocuk, kişisel merakını tatmin için değil. Okula başladığına öğretmenlerce açık olarak bu merakı bir noksanlık olarak görülmeye başlar. Çocuk bir soru sorduğunda genelde "İşine bak." "Sana verileni öğren." gibi tepkilerle karşılaşır. Bunların yanı sıra artık çocuk özgür değildir. Sürekli olarak ezberlemesi gereken "bilgiler" vardır artık. Belki çocuk artık bir şeyleri öğrenmek için birine muhtaç değildir, kendisi açıp öğrenebilir fakat artık çocuğun sürekli olarak yapması gereken işleri, geçmesi gereken sınavları vardır. Pragmatist bir sistem içinde yaşadığımızı da göz önüne alırsak, çocuk bu sistem içinde gittikçe pragmatist bir bakış açısı kazanmaya başlar. Bu da çocuksu ve belki hayalperest bir duygu olan merakı baltalamaya başlar. Bir konuyu kendi merakının çizdiği yoldan araştırarak neden vakit kaybetsin ki, ona sunulan tek tip yolu izler, ezberler ve sınavlarını geçer. Ona burayı öğrenme denmişse bunun için neden vakit kaybetsin ki?
Bunların yanı sıra artık çocuk hayata da alışmıştır. Gökyüzünün mavi oluşu artık onun için ilginç ve hayret edilesi bir olay değildir. Mavidir işte. Yüksekten bırakılan bir cisim neden yere düşer diye sormaz. Yerçekimi der geçer. Yerçekiminin ne olduğu konusundaysa çok da bir bilgisi yoktur yine de bunu önemsemez artık. Yıllardan beri biliyordur, düşer işte o elma gerisinin ne önemi var ki?
İnsan büyükçe hem merak duygusu baskılanır, hem hayret yeteneği hem de insan faydacı bir bakışın etkisi altına girer. Bu şekilde büyümüş bir insanın merak duygusunun nasıl artırılabileceği ile ilgili birkaç öneride bulunmaya çalışacağım.
1- "Neden?" denen bu basit soru sözcüğünü bir çocuk gibi kullanmak. Her şeye "Neden?" demek bize ne kadar çok şey bilmediğimizi gösterecektir. Bu cehalet durumunun farkında olmak insanda merak uyandırmaya faydalı olabilir.
2- Daha önce pek bir ilgimiz olmayan, hatta belki önyargımız olan alan ve konularla alakalı temel seviyede araştırmalar yapmak. Örneğin daha önce felsefeyi sıkıcı bulan biri felsefenin alanları, soruları vs. gibi konuları ele alan bir yazı okuduktan sonra merakını perçinleyen şeylere rastlayabilir.
Eğer bu gibi şeyler kişide pek bir şey uyandırmıyor ya da sadece geçici heveslere sebep oluyorsa bence bu merak duygusunu körelten şeylerin temeline inip onlarla mücadele etmek faydalı olabilir. Aşağıda bununla alakalı birkaç öneride bulunmaya çalışacağım.
1- Faydacı bakış açısının farkında ve karşısında bulunmak; edebiyat, müzik, resim gibi insanın hayal gücüne hitap eden genelde ana amacı estetik bir zevk almak olan, insanı insan yapan aktivitelere yönelmek. Nedensiz şeyler yapmak, bir çocuk gibi davranmak, bir insan olduğumuzu hatırlamak.
2- Alışageldiğimiz hayatın dışında deneyimler yaşayarak sıradanlığın getirdiği "meraksızlık" halini belki bir nebze yıkabiliriz. Örneğin belki bir ormana gitmek, böcekleri seyretmek, uygun bir yere gidip yıldızları seyretmek, koşullar imkan verdiğince çeşitli basit deneyler yapmak, deney yapılan yerleri ziyaret etmek; bizim hayatın sıradanlığını aşmamıza faydalı olabilir.
Sunmaya çalıştığım çözümler biraz da öznel olarak oluşturulmuş çözümlerdi. Yani herkese hitap etmeyebilir, daha çok bana iyi gelen şeyleri yazdım. Herkes kendisini daha iyi tanıyarak neden merakını kaybettiğini ve bu merakı nasıl kazanabileceğini keşfedebilir.
Okuduğunuz için teşekkür ederim, hatalarım, yanlışlarım varsa lütfen benimle paylaşın. İyi günler.