Bu soru önemli ve insanların üzerine hemfikir olamadıkları ve pek de olabilecek gibi görünmedikleri bir soru. Ayrıca çok da uzun bir konu. Tüm bileşenleri incelemek için devasa bir metin yazmak gerekli. Küçük bir deneme yapmaya çalışalım...
Bir köprüden geçerken o köprüyü yapan mühendisi, bir lokantada yemek yerken o yemeği yapan aşçıyı, bir gömleği alırken o gömleğin tasarımcısını tanıyor muyuz? Hayır. Merak ediyor muyuz? Tükettiğimiz ya da kullandığımız ürün pek ama pek özel değilse (ki öyle olsa ona sanat demek mümkün olabilir) yine hayır. Onun katil, sapık, şiddet bağımlısı olup olmadığını da bilmiyoruz. Umursamıyoruz da. Çünkü bizi, o kişinin üretimi ilgilendiriyor.
Ama sanatta pek de böyle değil. Çünkü sanat, üreticisinin hayata bakışını, fikirlerini içeren ve bir anlam taşıyan bir üretim. Köprü, yemek, gömlek pek de öyle değil. İşte sanat eserindeki anlamı kavramanın yolu bazen sanatçıyı tanımaktan geçiyor. Ve sanatçı eğer sıradışı bir kişilikse o üretimin anlamı da şüpheli oluyor.
Ayrıca sanatçı şüpheli bir kişilik olursa onun geniş kitlelerin örnek alması da rahatsız edici geliyor. Çünkü neticede ciddi bir kalabalık üretimden çok sanatçı ile ilgileniyor.
Tüm bunlar kendi içinde doğru ve haklı. Ama aslında sorunlu. Çünkü neticede her tür fikri içermek, üretmek, yaymak ve sanatla ifade etmek bir hak. Ben bir sanatçı olabilirim ve "tüm insanlık acılar içinde yok olur umarım" mesajlı bir eser de üretebilirim. Bu, yarın benim, bir hidrojen bombası patlatacağım anlamına gelmez. Çünkü sanat bir temsil, bir taklit, bir sembolizasyon, bir özettir ve kavramsaldır. Bir masa resmi masa değilse "insanlık yok olsun" demek de insanlığı yok etmek değildir. Gerçekten sanatı bir ölçü de olsa anlamış ve özümsemiş hiç bir sanat sever, sanatçıların pek sıradışı fikirleri dile getirmelerinden ve ahlaki olarak şüpheli kişilikler olmalarından yüksek seviyede rahatsız olmaz ve sanatçıya olan ilgisini bunun belirlemesine izin vermez. Hatta bu durum ile üretilen eserler arasında bağlar kurup farklı incelemelere girişir ki bu karşılaştırma ve koşutlukları sanatsever için zengin veri kaynağıdır.
Buna göre olması gereken şey, sanatçı her nasıl biri olursa olsun üretimlerinin değerini kişisel değil sanatsal kıstaslar altında değerlendirmektir. Olağanüstü bir ressam bir çocuğa tecavüz etmiş ise hiç bir sanatsever o ressamın sanatından dolayı yargılanmaması gerektiğini iddia etmez zaten. O sanatçı yargılanır, cezalandırılır. Ama gerçekten hapiste resim yapmaya devam edebilmelidir. Ahlaki olarak da bir sanatçıdan tiksinmemiz eserlerine ilgi duymamızı da engellemez çünkü sanat zaten her zaman beğeniyi hedef alan bir üretim ve alan değildir. Yadırgatıcı, korkutucu, tiksindirici sayısız sanat eseri mevcuttur. Sadece bu üretimler çocuklara sunulmaz ki bu da gayet haklı ve doğru bir kısıtlamadır. Ancak engellenmezler, baskılanmazlar ve imha edilmezler.
Olması gereken bu ama pratikte durum bu değil elbette. Romalı bir askerin küstahlığı sebebi ile anlık bir sinirle gelmiş geçmiş en büyük matematikçi ve biliminsanlarından biri olan Arşimet'i öldürmesi gibi (Şehre giren askeri birliğin generali Arşimet'le tanışmak istemiş ve Arşimet o an meşgul olduğunu söylemiş ve bu talebi ret etmiştir. Asker de sinirlenip Arşimet'i öldürmüştür) kişinin yanlışı sebebi ile taşıdığı değeri yok etmek ne yazık ki yapmaktan kurtulamadığımız bir hata.