İnanç konusunda avantaj yaklaşımı şu şekilde bir aritmetikle olabilir.
Birisi size diyor ki şu köşeyi dönünce büyük bir tehlike sizi bekliyor.
Siz bu kişiye inanmıyorsunuz. Ama yine de olabilir mi diye ihtimal veriyorsunuz. Sonunda ise buna duyarsız kalıp 'bence' doğru söylemiyor diyor ve tehlike halinin olmadığını varsayarak yolunuza devam ediyorsunuz.
Bir başkası ise kendisine göre bir risk hesabı yapıyor, fayda zarar dengesi kuruyor ve kişinin söylediğine göre tedbir almak en iyisi belki doğru söylüyor diye düşünüyor ve buna göre hareket etmeye başlıyor ve çalışıyor.
Elbette Gerçeği köşeyi dönünce öğreneceksiniz tehlike var mı gerçekten yada yok mu. Ancak size önceden bilgi veya haber verildi. Bunun riskini göze alıp almamak böyle bir durumda size kalır. Çünkü köşeyi döndükten sonra geri dönüş de hiç bir şekilde yok deniyor.
İnanç konusunda ortada genel anlamda Yukarıdaki gibi bir aritmetik olduğundan bahsedebiliriz. Bazı kişiler böyle bir aritmetikle inanç olmayacağını veya Bunun samimi olmadığını iddia etseler de inanç her zaman şüpheyi içinde barındıran ve şüpheyle yarışan bir olgudur. Kimse inancından mutlak şekilde emin olamaz. Olması gereken ve gerçekçi olan durum budur. Bununla birlikte Gelenekçi bir şekilde ineğe tapanlar gibi mutlak dogmatik bir inanç içinde değilseniz hiç bir şekilde mutlak bir durumdan bahsedemeyiz. Böyle bir inanç da zaten ne kadar sağlıklıdır tartışmaya pek de gerek yok. Sonuç olarak fayda zarar aritmetiği yapmak o kadar da eleştirilecek bir durum değil. Her zaman insan yaşarken de göze aldığı risk hesabını yapar veya yapmak durumunda kalır. En azından risk büyükse çok çok dikkatli davranması gerektiğini bilir veya bilmelidir. Bu nedenle şüphe inançın içinde her zaman doğal olarak ve inanç kavramının özü gereği birlikte var olan hatta olması gereken bir olgu olduğundan yukarıdaki örnekleme ile söylersek size gelen bilgi yada habere göre köşeyi dönünce neyle karşılabileceğinize dair bir düşünceyle hareket etmek veya en azından bunu hesaba katmak son derece mantıklı bulunabilir.
Bunu dair gelen samimiyet eleştirilerine karşı şu şekilde de düşünebiliriz. Bazı insanların suç işlememe sebebi karşılaşacakları ceza tehdidi veya korkusudur. Ama bazıları ise insanlara zarar vermemek için, sırf içinden gelen empatik iyilikle suç işlemez. Yani Yasalar olmasa da bu gibi kişiler suç işlemez. Elbette ikinci birinciden daha üstündür. Ancak birinci de suç işleyen birine göre yine de üstün olacaktır. Bu yüzden moda mod düşünmek yerine bazı şeylerin farklarına göre değerlendirme yapmak düz mantıktan çıkmak gerek. Genelde insanlar 'uçlarda' gezinmeyi ve buna göre düz mantık değerlendirme yapmayı severler ve buna da eğilim taşırlar. Sonuçta yaratıcı varsa mutlak adaletli olması beklenir ve bu nedenle her davranışın derecesine göre adalet tesisinden bahsetmek ve bu şekilde düşünmek makul olacaktır.
Kısacası avantaj dezavantaj veya fayda zarar hesabı yapmak insan için çok da eleştirilecek bir konu değildir. İçinde bulunduğunuz şartlar bunu gerektiriyorsa bu hesabı her zaman yaparsınız yapmak durumda kalırsınız.