Bence sorun daha çok insanlarda değil de insan olarak iletişim teknigimizin dil olmasında. Dil konusunda ise herkesin zihninde dil ve kavram kalıpları altında öznel bir 'sözlük' olduğunu daha da öteye 'gidersek' öznel bir düşünce dünyası olduğunu çok açık görebiliriz. Hepimiz birşeyi tanımlarken dilin sözcük kapasitesine göre aynı veya benzer kelimeleri kullanmak zorunda olmamıza rağmen düşünce dünyasındaki durum son derece öznel bir durumda olabilir. Yani kişinin algılama biçimi,düşünce biçimi kelimelere her zaman tam biçimiyle yansımaz. Bu yüzden dil üzerine sorgulama yapmayan ve kendi zihnindeki kavramları, algılama biçimini, bir kavramın kendisi için ne ifade ettiğini veya ne anlama geldiğini sorgulamayan kişiler kendi zihinlerini kavram şartlanmalarına mahkum etmiş olurlar. Çünkü kavramların üzerine gidince insan görür ki kavramların altında bir çok mutlak gibi algılanan sınır, kategorileştirme veya anlam silikleşmeye başlar. Çünkü dilin kullanımı özünde çok naif ve esnektir. Ve her insanın öznel deneyim ve düşünce dünyasına göre kavramların tetiklediği ve harekete geçirdiği anlam farklıdır.
Örneğin ;
'Hücre' kelimesini duyan bir biyolog için bu hemen kendi deneyimleri nedeniyle (deneyimle şekillenmiş özgün zihin yapısı) biyolojik hücreyi ifade eder.
"Hücre' kelimesini bir gardiyan duysa onun öznel deneyimi nedeniyle bu 'hapishane hücresi' anlamını baskın olarak tetikleyecektir muhtemelen.
Bu örnek bizim için dil ve kavram konusunda öznel algılama biçimimizin ve düşünce dünyamızın ne kadar belirleyici olabileceğini göstermektedir. Dil bilimciler de bu özelliğe tamamlayıcılık derler. Çünkü burada aslında beyin mesela ikinci örnekte bir 'tamamlama' yapmakta 'hücre' dendiğinde bunun başına kendi yapısına göre aslında 'hapishane' kavramını 'gizlice' eklemiş olmaktadır. Gördüğünüz üzere zihin dili düşünce dünyası için oldukça farklı şekilde kullanmakta ve işlemekte. Bu o kadar ki başta dediğim gibi o kişinin zihninde özgün bir 'sözlük' yaratacak kadar etkili bir durum. Her zihnin öznel durumu veya yapısı parmak izlerimiz kadar aslında özel bir tablo çiziyor.
Bu açıdan kelimelerin kendi zihnimizde hangi anlamı tetiklediğini, hangi anlam yankısına neden olduğunu iyi keşfetmemiz ve 'kendimizi' tanımamız gerek. Kendimizi kendimiz tanımadan başkasına doğru zaten anlatamayız ve kendimizi kendimiz bile aslında doğru tanımlamamış durumda oluruz. Üstelik işin daha ironik ve kronik hali kişiler kendilerini ifade ederken sadece kalıba soksalar iyi. Yani sadece ifade ederken kalıba soksalar iyi bir çok insan kendini bu kalıplara gerçekten de mahkum ediyor farkında olmadan. Çünkü 'fikir ve kavram gelenekciligi' çok çok yaygın bir durumda insanoğlu arasında. Yani bir konuyu değerlendirken başkaları gibi düşünmek, onlar gibi algılamak, onların algılama biçimini o konuda mutlak kabul etmek, onların algılama ve düşünce şeklini kriter veya referans almak. Bu çok büyük bir hatadır. Çünkü onların algılama biçimi hiç bir biçimde mutlak bir kriter değildir. Bu basit gibi görünen hatayı bir çok insan farkında dahi olmadan yapar.
Kısacası sorunun esas kökeni aslında dil ve kavramların düşünme biçimimiz açısından oldukça belirleyici olabilmesi (hem ifade eden bakımından hem de karşıdaki kişi açısından. ) Özellikle kavram sınırlarına kendini mahkum eden kişi için kavramlar direk belirleyici hale gelmiş oluyor. Yani bu kişinin düşüncelerini kavramlar ve kavramların o kişide ne ifade ettiği belirlemeye başlıyor. Çünkü o yukarıdaki örnekteki gibi kendi deneyimlerine (buna düşünce deneyimleri de dahil) dayalı kavram sınırlarına kendini hapsetmiş oluyor. Oysa bilinç için doğru olan sıralama bilinç için kavramların belirleyiciliği değil onların sadece bir araç olduğu esas olanın bilincin onları kontrol etmesi, denetlemesi, kullanması ve belirlemesi olmalıdır. Unutmamak gerekir ki bilinç zaten gerçekte 'kullanan' durumunda. Yani biz düşüncelerimizi onlara yansıtmaya çalışan durumundayız. Gerçek işleyiş ve durum zsten bu. Ama onların belirleyici olduğu durumda artık bilinci onlar ve onların sınırları yönetmeye başlamış olur. Bu ise kişinin bir çok konuda yanılmasına sebep olabilecek bir durumdur.