Bilgi bilinçsel bir kavramdır. Evrende herhangi bir olguya, nesneye veya duruma dair var olan şeyin bilgiye dönüşmesi ancak bilinçli bir gözlemcinin var olması ile mümkündür. Bu nedenle Bilinç olmadan bilgi kavramı doğmaz ve Bilginin tanımı yapılamaz. Bir çok kişi bu durumu gözden kaçırır. Yani kendi bilinclerinden bağımsız bilgi edindikleri yanılgısını taşırlar veya bilgiyi kendilerinden bağımsız bir durum gibi algılarlar ama işin aslı öyle değildir. Bilginin içeriği veya dayanağı olan olguların kaynağı evren, bunu bilgiye dönüştüren şey bilinçtir. Bu yüzden de gözlemci bilginin tanımına dahil olan bir unsura dönüşür. Gözlemci ve gözlemin (bilginin) konusu arasındaki etkileşim bilgiyi oluşturmaktadır. Ayrıca gözlemcinin dış dünyadan gelen veriyi işleyen algı araçları ve algılama düzeyi de (örneğin atomları değil de atomların oluşturduğu cisimleri görmemiz algılamanız gibi) gözlemci için bilginin niteliğini önemli bir biçimde belirlemekte ve etkilemektedir.
İnanç konusunda ise neye nasıl inandığınız (kabul ettiğiniz) burada önemli. İnanç deyince mutlak dogmatik bir biçimde inanmaktan anlayanlar var ancak inanç kanaat etme biçiminde de olabilir. Kanaat belli ölçüde inanç belli ölçüde bilgi içeren bir kavramdır. Kanaat bilgileri belli ölçüde dayanak alan kabuldür diyebiliriz. Yani kanaat mutlak inanç (dogma) ile mutlak bilgiyi iki uc olarak düşünürsek bu ikisi arasında bir yerde konumlanır. Daha fazla bilgiye dayalı kanaat mutlak bilgiye daha yaklaşırken, bilgi azaldıkça kabuller mutlak dogmaya yaklaşır. Mutlak Bilgi ve inanç arasındaki ilişkiyi bu şekilde düşünebilirsiniz.