İnsanda kendi bizzat yaşamadan tam olarak bir durumu anlayamama problemi vardır. Bu yüzden yaşanılan şeylere dair bilgiler/deneyimler insanı (zihnini) şekillendirir daha çok. Bilinç düzeyi gelişmiş ve empati yeteneği yüksek kişiler (kendi deneyimleri sayesinde) düşünerek de zihinlerini şekillendirebilirler. Ancak insan kendinde olmayanı bilemeyecek bir durumdadır. Örneğin hiç sevgi deneyimlememiş biri sevgiyi bilmez tanımaz, bu yüzden de seven insanların durumuna dair hiç bir empati geliştiremez. Yani empati gücü için de bunların belli ölçüde az veya çok deneyimlenmiş olması zorunludur. Çünkü sevmenin bir 'tadı' vardır. İnsan yemediği bir meyvenin tadını hiç bir zaman bilemeyeceği gibi bu deneyimi yaşamadan nasıl bir şey olduğunu bilemez anlayamaz. Bu nedenle duygular cephesinde iş bu şekildedir. Ancak düşünceler açısından da durum buna benzerdir. Çünkü düşünceler de özünde deneyimlere dayanır. Daha doğrusu düşünceler de düşünce deneyimine dayandıkları ölçüde bilinç için erişilebilirdir. Düşünce deneyimleri insanın hayal dünyasında yaşanır, deneyimlenir. İnsan beyni düşünceleri simüle eder. Bu sekilde düşünceler 'yaşandığı' ölçüde ve şekilde insan için erişilebilir hale gelir gelebilir.
O halde şunu söyleyebiliriz insanın zihni deneyimlerine dayalı düşünceleri ile şekillenir.