Eğer ki bir insan dış dünyadaki gerçekliği karşılamasada düşüncesinde oluşturduğu herşeyi aslında yaşıyorsa bu o kişinin kendi gerçekliğidir. Dedigim gibi bunu kendisi öznel olarak yaşar çünkü. Zihnindeki 'dünya' kişinin kendi gerçekliğidir.
Bu açıdan zihin kendi gerçekliğini yaşayacak deneyimleyecek bir yapıdadır.
Görmek dedigimiz eylem bile dış dünyadaki ham veriye dayanmaz. Kişinin beynindeki veri tabanı baktığı şeyde gördüğünü belirler. Çünkü zihin her durumda dış dünyadan veriyi alır icsellestirir ve bu sırada kendi zihin dünyasındaki bakışını anlamlandırmalarını bu dış dünya verisine ekler. Bu açıdan iç gerçeklik ve dış gerçeklik özünde birbirinden ayrılır. Çünkü zihin gördüğü şeyleri her durumda icsellestirir yani onu kendi hayal aleminde algılar hale getirir. Gören göz mü beyin tartışması bu bilgiler ışığında aslında önemli bir konudur. Çünkü dediğim gibi dış dünyadan alınan veri beyinde ham şekilde yorumlanmaz. Beyin kendi veri tabanına göre dış dünyadan gelen veriyi anlamlandırı şekillendirir ve kişiye öyle sunar. Beynin ham veriye kendi bilgisini ekledigine dair bilimsel açıklama ekteki kitapta açıklanmıştır. [1]
(Buna bir örnek vermek gerekirse mesela kağıt üzerine çizilmiş herhangi bir görüntü iki boyutlu olmasına rağmen biz resmi üç boyutlu görür ve algılariz. O kadar ki beyin üç boyutlu görmeye o kadar alışmıştır ki bir resmi iki boyutlu görmek çok zordur. Bu iki boyutlu görmeyi başaran kişiler çok iyi üç boyutlu resimler cizebilirler. Çünkü iki boyutlu çizgilerin açısını üç boyutlu görme bakımından çok iyi ayarlarlar. Sadece kağıt uzeri değil TV ekranındaki görüntüler de özünde iki boyutlu bir yüzey olan ekranda görüntülenir ama beyin bunlari üç boyutlu deneyime o kadar alışmıştır ki direk bize üç boyutlu ya çevirerek sunar. Bu da beynin ham veriyi kendi deneyimlerine göre işleyip sunduğuna en iyi örneklerden biridir. )
Bütün bu veriler bize kişinin kendi zihin âleminde kendi gerçekliğini yaşayıp deneyimledigini gösterir. Bu da o kişinin düşüncelerinin ne kadar dış dünyadan kopuk bile olsa kendi gerçekliği olduğunu ve bunu yaşadığını, zihnin bu şekilde kendi gerçekliği içinde yaşama veya insana yaşatma potansiyeli olduğunu gösterir. Zaten Kualia problemi de bu durumun sonucudur. Benim gördüğüm kırmızı sizin gördüğünüz kırmızı ile aynı anlamı veya etkiyi ifade etmeyebilir. Kırmızı sizde beyninizin veriyi işleme şekli ve veri tabanı nedeniyle bambaşka bir algı ile daha doğrusu algıya eklenen bilgi ile anlamlandırılabilir. Yani Kualia problemi de aslında her zihnin kendi gerçekliğine hapis olduğu gibi bir sonuca çıkar. Hiç kimse kendi deneyimlerini başkasına aktaramaz yaşatamaz. Bu yüzden de bu Kualia problemi ortaya çıkar.
Kaynaklar
- D. Eagleman. (2013). Incognito - Beynin Gizli Hayati. ISBN: 9786054729074.