Amerikalılar elektrik dağıtım sistemlerini ve modern elektrik fişini geliştirirken, diğer ülkeler Amerikan standartlarını (60 Hz, 110V ve fiş sistemi) verimli bulamadılar.
Böylece, her ülke kendi elektriğini sağlamanın yolunu kendi başlarına geliştirmeye başladı. Almanlar, 50Hz'lik (metrik sisteme oldukça uygun) ve 220 V'luk (daha verimli güç iletimi) kullanmaya başladılar. Bu onların cihazları için daha avantajlıydı.
Hintliler ve Pakistanlılar için, fişlerdeki yenilikler, 1947'de Hindistan'dan ayrıldıktan sonra geldi. İngiliz sistemi bu ülkelerde baskındı.
Dünya savaşlarından sonra da kimse Almanya'nın elektrik sistemini kullanmak istemedi. Özellikle de Amerikan ve İngiliz standartları farklılaştı. Frekanslar ve voltajlar ülkelere göre değişmeye başlayınca prizleri de farklılaştırmak gerekti. Çünkü her ülke kendi voltaj sistemini kullanıyordu ve bir ülkeden diğerine elektrikli cihazınızı götürdüğünüzde muhtemelen cihazlar bozulacaktı. Bu nedenle prizleri de değiştirmeye karar verdiler.
Avrupa basit Alman sistemine geçerken Amerikan ve İngiliz prizleri için güvenlik de ön plandaydı ve daha zor sökülen ve takılan köşeli bileşenler kullandılar.
1950'lerden sonra ise sistemler standart hale geldi ve bugünkü haline ulaştı. Artık pek çok cihaz 110/220 V ve 50Hz parametreleriyle çalışacak şekilde tasarlanmakta. Fakat İngiltere gibi ülkeler tıpkı diğer uluslararası standartlarda olduğu gibi kendi standartlarından vazgeçmediğinden bu kullanım günümüze kadar devam etmiştir.
Özetle, her ülke verimsiz bir Amerikan sistemi olduğunu düşündüğü şeyin yerine paralel olarak kendi sistemlerini geliştirdi. 2. Dünya Savaşı'nın sonunda elektrik her yerdeydi ve ortak bir standarda geçiş yapmak çok zor olduğu için elektrik sistemleri bugünkü haliyle kaldı.