SARS-CoV-2 virüsünün kökeni henüz tam olarak belli değildir; ancak ana rezervuarın (virüsün evrimleştiği orijinal kaynağın) bir yarasa türü olması çok olası gözükmektedir. Virüs, direkt olarak yarasalardan insana geçmiş olabileceği gibi, pangolin gibi ara konaklar aracılığıyla da insana taşınmış olabilir.
Virüse ait ilk vakaların çoğu Hubei Islak Marketi'nde çalışan veya burayı ziyaret etmiş kişiler arasında görüldüğü için, salgının bu noktadan patlak vermiş olabileceği ihtimali üzerinde durulmaktadır; ancak salgının buradan başladığından kesin olarak emin değiliz. The Lancet'te yayınlanan bir makaleye göre, salgındaki erken vakaların %30'undan fazlası söz konusu hayvan pazarlarıyla ilişkilendirilememişti; sadece eldeki verilerin çoğunluğu buna işaret ettiği için, "en olası aday" olarak hayvan pazarları gösterilmektedir.[1] Bu yüzden bu salgından yarasaları veya yarasa tüketimi sorumlu tutmak daha fazla veri elde edilene dek yanlış olur.
"Islak market" olarak da bilinen, canlı hayvanların ve bu hayvanlara ait kan, idrar, dışkı gibi vücut sıvılarının özgürce akabildiği marketler hijyenik değildir ve COVID-19 salgınına sebep olmasalardı bile bir sağlık riski unsuru olarak görülmelidir. Bu, Çin Hükümeti tarafından da bilinmektedir; bugüne kadar bu marketlere sayısız yasak ve kısıtlama getirilmiştir; ancak yasaların düzgün ve etkili bir şekilde uygulanamaması nedeniyle sorun çözülememiştir.
Virüsün sadece yarasa yeme yoluyla bulaşma ihtimali oldukça düşük gözükmektedir. Ayrıca salgın başlangıcında "Çin'deki yarasa çorbalarını" gösterdiğini iddia eden videolar, Çin'de değil, Palau'da çekilmiş videolardır. Yarasa, Batı toplumları için çok sıra dışı bir besin tercihi olarak karşılansa da, tarih öncesi zamanlardan beri Pasifik-Asya bölgesinde tüketilmektedir. Kronostratigrafi biliminden faydalanılarak yapılan arkeolojik analizlerin sonucunda, yarasaların ilk defa günümüzden 74.000 yıl önce Endonezya'nın Flores Adası'nda yaşamış olan Homo floresiensis türü insanlar tarafından besin kaynağı olarak tüketilmeye başlandığı düşünülmektedir. Sadece yarasalar da değil; çeşitli böcekler, kuşlar, küçük kemirgenler, kedi ve köpek gibi memeliler ve hatta kuşların ağız salgılarıyla yaptığı yuvalar bile besin olarak tüketilmektedir. Yıllar öncesine dayanan bu besin alışkanlığı, günümüzde de çeşitli toplumlarda devam etmektedir.
Günümüzde, en az 167 yarasa türünün (var olan tüm yarasa türlerinin %13'ünün) besin, sözde tıbbi faydaları, spor/avlanma, vb. amaçlarla düzenli olarak öldürüldüğü düşünülmektedir. Bu uygulamalara Afrika, Asya, Avrupa, Okyanusya ve Güney Amerika'da rastlanmaktadır. Afrika'da en az 55 yarasa türü, Asya'da en az 64 yarasa türü, Avrupa'da (özellikle de İtalya'nın Vicenza bölgesinde) özellikle de atnalı yarasaları, Okyanusya'da en az 40 yarasa türü, Güney Amerika'da ise özellikle yaprak-burunlu yarasalar düzenli olarak avlanmaktadır. İlerleyen kısımlarda göreceğimiz gibi, yarasalardan insanlara virüs bulaşması için illâ besin olarak tüketmek şart değildir.
Yarasalar bu bölgelerde sadece çorba olarak tüketilmemektedir; çeşitli yemeklerde de malzeme olarak kullanılmaktadır. Ancak yarasa çorbalarında yarasalar çok az pişirilmektedir ve neredeyse hiçbir parçası çıkarılmamaktadır. Bu yüzden içerdikleri mikroorganizmaların tam olarak ölmediğine inanılmaktadır ve koronavirüs salgınından yarasa çorbaları sorumlu tutulmaktadır. Ne var ki virüsün yarasa tüketiminden kaynaklandığını kesin olarak gösteren bir bulgu bulunmamaktadır.
264 görüntülenme
Kaynaklar
-
C. Huang, et al. (2020). Clinical Features Of Patients Infected With 2019 Novel Coronavirus In Wuhan, China. The Lancet. doi: 10.1016/S0140-6736(20)30183-5. | Arşiv Bağlantısı