Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Sorulara Dön
Gülhicret Sever
Gülhicret Sever
1,901 UP
Üye
1

Aşk sadece insana özgü müdür ve neden evrimleşmiştir?

790 görüntülenme
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Soruyu Takip Et
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Tüm Reklamları Kapat
2 Cevap
Görkem Öge
Kozmoloji meraklısı.

Aşkın ne olduğu pek de net olmadığı için hayvanlarda var mı yok mu söylemek zor. Ben size aşkın tanımını ve kabaca dinamiklerini anlatayım, insandan başka canlılarda da var mı siz karar verin.

Önce şunu söyleyelim: Aşk, öyle insanların söylediği gibi tanımlanamaz, çok engin, çok muhteşem, çok anlaşılmaz, çok devasa bir olgu falan değil. Aşk çok basit bir şey. Accayip basit ve anlaşılır bir olgu. Tamamen de evrimsel. Sanıldığının aksine gizemli hiç bir yanı da yok aslında.

Aşk, insanın, kendi geniyle birleştirmeye uygun gördüğü geni fark ettiği anda duyduğu mutluluk ve coşku halidir. Tanımı bu kadar basit.

Tüm Reklamları Kapat

Burada iki kilit nokta var. Birincisi: "uygun gördüğü". Tüm bu romantik şairlerin, romancıların, müzisyenlerin aşkın tanımlanamayacağı ya da ne kadar da engin ve sınırsız bir şey olduğunu falan iddia etmelerinin temelinde, kişilerin kime neden aşık oldukları sorusunun değişkenliği var. Burada bir netlik yok ve zaten olamaz, olmamalı da. Çünkü değişken. Herkesin uygun gördüğü gen farklı.

Peki aşka neden ihtiyacımız var? İşin evrimsel açıklaması ne? Şöyle anlatalım:

Normalde doğada, yavrular, temel hayati gereklilikleri karşılayabilecek kadar olgunlaştıktan sonra doğarlar. Yani doğada annelerin hamilelik süresi, yavrunun temel gereksinimlerini kendi başına karşılayabileceği olgunluğa ulaşana kadar sürer. Doğada henüz doğan bir yavru yardım almadan nefes alıp verir, zorlanarak da olsa hareket eder, yiyebilir, su içebilir, belirli bir ölçüde düşmanlardan kaçıp gizlenebilir vs. Yani o an anne yanında olmasa dahi hayatta kalma şansı yüksektir ya da en azından vardır.

Ama insanda böyle değil. İnsan yavrusu, bu bahsettiğim olgunluğa ulaşana kadar anne karnında kalacak olsa, kadının hamilelik süresinin yaklaşık 21 ay olması gerekiyor. Ama gerçekte bu süre 9 ay 10 gün. Neden? Çünkü insan, beyni vücuduna göre en büyük canlı. Hamilelikte annenin enerjisinin büyük çoğunluğu çocuğun karmaşık beynini oluşturmaya harcanıyor. Yer yüzündeki hiç bir canlı doğduğunda vücudunun uzunluğunun 1/3'ünü kafası oluşturmaz ama insanda böyle. Yeni doğmuş bir bebeğin beyni, yetişkin bir insanın beyninden çok da küçük değildir ve hayat boyu çok da fazla büyümez, diğer organlara oranla. İşte eğer bebek, hayati yeterliliğe kadar rahimde kalsa anne, iyice büyüyen kafayı çıkaramıyor. Kadının rahim yolunun genişliği bunun için yetersiz. Bebeğin kafasını çıkarabileceği son büyüklüğe kadar büyütüyor içinde, artık son sınırda da çıkarıyor. Bu süre de işte 9 ay 10 güne denk geliyor. Ve zor bir süreç insanın hamileliği. Doğadaki bir çok anne, hamileliğin son günlerine kadar normal hayati faaliyetlerini sürdürebiliyor. İnsan da bu da farklı. Annenin işi zor. İnsan hamileliği zorlayıcı. Bundan dolayı hamile olan bir kadın da korunmak, beslenmek zorunda.

Tüm Reklamları Kapat

Bunun faturası da şu ki bebek, fiziksel olarak çok ama çok zayıf bir canlı. En kaba ifadeyle yalnız bırak, kesin ölür. Birkaç saatte ölür. Kendi başına nefes alıp vermek dışında hiç bir ihtiyacını karşılayamaz.

Peki bunun faturası ne? Anne, bebeğe uzun süre bakmak zorunda. Bu nedenle anne ve bebekte, tıpkı hamilelikteki gibi korunmalı ve beslenmeli, doğal düşmanlardan korunaklı bir yuvada olmalı. Çünkü bebeğine bakarken yuvasını ve bebeğini bırakıp avlanamaz ve doğal düşmanlarla mücadele edemez, iklim şartlarına karşı da dayanımsızdır vs. İşte tüm bu gereklilikler, bir yuva ve bir eş-baba figürünü kaçınılmaz kılıyor. İnsanın bir çocuk yapabilmesi için, anne ve babanın uzun süreli bir iş birliği yapması gerekiyor. Bu nedenle de insan, partnerini, diğer başka bir çok türe göre daha özenle seçmek durumunda.

İşte bu evrimsel nedenle insanın seçeceği partner, hayli özellikli olmak zorunda ve insan partnerini seçerken çok fazla özelliği dikkate almak zorunda. Bu gereklilik de seçimi zorlaştırıyor. İnsan, evlenmeden önce çok fazla aday görüyor, çok fazla adayla muhattap oluyor ama hiç birini evlenmek için uygun görmüyor çünkü birçok özellik bir arada olmak zorunda. Bu da çok düşük bir olasılık. İşte tanımdaki "coşku", ikinci kilit noktayı temsil ediyor. Düşük bir olasılığı tutturmuş olma sevinci "aşk" oluyor. Normal bir hoşlanma, beğenme, sevme halinden daha yüksek bir duygulanma durumu. Bir çeşit yılbaşı piyangosunu kazanmak gibi. En yüksek özellikteki kişinin tekrarının olması da zor. Bu nedenle insanın aşık olduğu kişiyi kaybetmesi çok üzücü ve sarsıcı oluyor.

Kabaca böyle... Peki insan partnerini neye göre seçiyor? "Uygun görme" kıstasları neler? Bu başka bir sorunun konusu.

190 görüntülenme
Bu cevap, soru sahibi tarafından en iyi cevap seçilmiştir. Ancak bu, cevabın doğru olduğunu garanti etmez.
4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Yasin Kayalar
Yasin Kayalar
183K UP
Bilim ve felsefe okuru

Aşk akıl işi degilken özellikle de aşkı tanımadan veya yaşamadan pratik ve faydacı yaklaşımlarla aşkı açıklamaya çalışmak başarısız bir çabadır. Aşkta deneyimlenenler pratik ve faydacı bir biçimde tanımlanamaz. Bu yüzden evet aşk engin ve aşkın bir duygudur. Kişiyi kendinden alır. Bunu yaşamadan dışardan kolaycı ve faydacı tanımlamalar yapan kişiler henüz yaşamadığı şeyler hakkında yorum yapan durumundadır. Ve muhtemelen de yaşadıklarında deneyimin o kadar basit bir şey olmadığını belki de kötü bir tecrübe ile anlarlar. Çünkü yaşamadan bilmeden bir olay veya durum hakkında basitce tanımlamalar yaparsınız. Bu şuna benzer bir yakınınız ölür biri size çıkar der ki ya işte ölmesi gerekiyordu. Artık evinizin masrafı azaldı kaynaklarınız ve evrenin kaynakları sınırlıydı bu yüzden ölmesi faydalıydı öldü demek gibi bir şeydir. Şimdi soruyorum size yakınınız sevdiğiniz insan ölünce bu gibi açıklamaların siizin için ederi var mıdır. Sizin canınız en derinden yanıyordur ve saf acı halindesinizdir. Ne kaynağı ne ekonomisi. Bu gibi bakış açıları içinde duygu ve anlam barındırmayan kolaycı bakış açılardır. Ve hiç bir biçimde deneyimlenenleri duyguları ve düşünceleri , anlamı tanımlamazlar. Bu gibi düşünen kişiler yaşadığı deneyimi de esasen inkar ederler. Çünkü yaşadıkları ile söylediklerinin alakası yoktur. Örneğin sevgiyi son derece kutsal ve değerli bir şey olarak hiç bir faydacı düşünce içermeden hatta bazen karşılarındaki için canını bile verecek kadar fedakarca yaşarlar. Ama gel gör ki iş tanım üretmeye gelince deneyimledikleri o duyguları yok sayar ve faydacı ve özünde bencillik içeren tanımlamalar üretirler.

Son olarak anlam ve anlamlandırma insana özgü ise evet aşk insana özgüdür. Tabi aşkı sadece bedensel sekse indirgemeyen bir bakış açınız varsa bu böyledir. Ama aşk eşittir seks diyorsanız o zaman iş değişir.

Tüm Reklamları Kapat

1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Kafana takılan neler var?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close