"Evren" adını verdiğimiz şeyin fiziksel karşılığı olan "uzay-zaman dokusu", bir sahne gibi değildir. Yani bir sahne var da madde ve enerji, bu sahne üzerinde hareket ediyor, birbirleriyle etkileşiyor, birbirine dönüşüyor, vs. değildir. Daha ziyade sahnenin kendisi ile içinde hareket eder, birbiriyle etkileşir, birbirine dönüşür. Yani bütün mekanları kapsayan uzay ile o mekanlar (ve içindeki her şeyin) entropi artışına bağlı olarak değişmesi (zaman), bir bütünü temsil eder.
Buna bağlı olarak, Evren'in kendisini oluşturan uzay-zaman, içinde olup bitenden bağımsız değildir. İçinde olup bitenler uzay-zamanı değiştirir, uzay-zamandaki değişimler içinde olup bitenleri değiştirir. Örneğin kara delikler (veya siz), uzay-zamandan bağımsız şeyler değillerdir.
Bunların varlığı, uzay-zamanın kendisini değiştirir: Örneğin büyük kütleli cisimler, uzay-zaman dokusunu büker, dolayısıyla o uzay-zaman içinde hareket etmek isteyen her şey, bu değiştirilmiş doku içinde hareket etmek zorunda kalır. İşte bu yüzden ışık, ışık hızında gidiyor olmasına rağmen kara deliklerden kaçamaz. Olay, hızda değildir. Kara delik, ışığın kat etmek zorunda olduğu yolu değiştirir (uzay-zaman dokusunu büker). İsterse ışık, ışık hızının 75 katı hızda gitsin, sonuç değişmezdi.
Benzer şekilde, uzak kara deliklerin birbiriyle birleşmesi sırasında bu uzay-zaman dokusu adeta suya atılan bir taşın sebep olduğu gibi her yöne doğru dalgalar oluşturur. Bu dalgalar, ulaştığı çok uzak yerlerde (mesela Dünya üzerinde) cisimlerin hareketini etkiler (tabii aşırı hassas sensörlerle algılayabileceğimiz düzeyde).
İşte Genel Görelilik Teorisi, en basit haliyle bu uzay-zaman dokusunun davranışını tanımlar. O meşhur kelimeler bunu harika bir şekilde özetliyor: "Uzay-zaman dokusu maddeye nasıl hareket etmesi gerektiğini söyler, madde de uzay-zamana nasıl kıvrılması gerektiğini söyler."