Çünkü buğday yaşamak istemiyor. Buğday üremek ve genlerini aktarmak istiyor. Tıpkı diğer tüm canlılar gibi. Ayrıca biz buğday kullanarak buğdayın sayısını azaltmıyoruz, artırıyoruz.1
Tüm canlıların üremesinin nedeni aynıdır. Buna en bilinçli canlı olduğunu düşündüğümüz insan da dahil. Türünün devamını sağlayacak iç mekanikler dolayısıyla üreme isteği çoğu zaman karşı konulamaz olmakta çünkü bugüne kadar birikimli bir biçimde ilerleyen evrim bu temel mekanik üzerine kurularak ortaya çıkmış ve zamanla bu mekaniği de güçlendirmiştir. Eğer böyle bir temel oluşmasaydı hiçbir canlı üremek istemezdi ve o "ilk bakteriler" ölüp giderdi. Dolayısıyla canlılık başlamadan bitmiş olurdu. Ancak şu an içinde yaşadığımız dünyada öyle olmadı. Canlılar üremeye temelli bir biçimde gelişmeye başladı ve zaman içinde bitkiler ve onların içinde de buğdaylar oluştu. Bir de insan oluştu, aynı yolla.
İnsan, doğada kendi başına duran ve diğer otsu bitkiler gibi tozlaşmayı bekleyen buğdayı keşfetti ve potansiyelinin farkına vardı. Çevredeki buğdayları topladı. Bunlardan ekip hasat edebildiklerini biriktirdi ve onları yeniden ekti. Zamanla nasıl yapması gerektiğini öğrendi. Edinilen tecrübe sayesinde daha verimli buğday bireylerini ıslah etti. Böylelikle gittikçe daha fazla buğday üretmeye başladı. Üretilen buğday miktarı arttıkça insanların beslenmesi kolaylaştı. Daha az insan çaba harcayıp daha fazla besin elde edilebiliyordu. Böylece toplumda, çalışmayan ama buna karşın ölmeyen insanlar ortaya çıktı. Buğday üretimi herkesi besliyordu ve artıyordu. Böylece "artı ürün" oluştu. Artı ürün sayesinde çeşitli meslekler ortaya çıktı ve insanlık bugüne geldi.
İnsanlık bugün hala buğdayı ıslah etme ve verimliliğini artırma konusunda çalışmaya devam ediyor. Ve buğdaylar bu durumdan çok memnun. Çünkü insanlar bunu yaptıkça yeni buğday türleri oluşuyor, buğday popülasyonu her geçen yıl artıyor. Buğdaylar önceden göçebe gibi yaşarken bugün hepsi belki de Tokyo'daki insan yoğunluğundan daha yoğun biçimde yaşıyorlar. Her bir tarlada inanılmaz buğday metropolleri bulunuyor! Eğer biz bu metropollere bakıp geliştiğimizi ve uygarlaştığımızı iddia ediyorsak buğdaylar neden etmesin? Kendilerine bir "salako" bulmuşlar ve tıpkı parazitler gibi onları kullanıp kendilerini geliştiriyorlar. Ama buğdayları ne kadar geliştirdiğinin farkında değiller. Bu durum, et olarak tüketilen hayanlar için de geçerli ancak onlar hayvan olduğu için çoğu zaman konunun içine saptırıcı unsurlar girebiliyor. Kısacası buğdaylar için zararlı bir şey yapmıyoruz. Onların oluşum/ var oluş amaçlarına hizmet ediyoruz. Daha ne istesinler?
Kaynaklar
- B. C. Curtis. Wheat In The World. (7 Mayıs 2021). Alındığı Tarih: 7 Mayıs 2021. Alındığı Yer: FAO | Arşiv Bağlantısı
- WWF, et al. (Rapor, 2016). Türkiye’nin Buğday Atlasi.